30 November 2006

EasyJet İstanbul Uçuşları Başladı!


Eskiden elit ve seçkin bir tüketim olan havayolu taşımacılığı, git gide hızlı tüketime doğru yol katederken, bu tüketim alışkanlığına pazar oluşturan havayollarında biri şimdi Türkiye'de: EasyJet
Özellikle Londra ve Basel uçuşlarında özel promosyonlar(32,99€) yapan havayolu, İstanbul Sabiha Gökçen havaalanı üzerinden Türkiye uçuşlarına başladı..
Aslında İstanbul'un potansiyelini yerli şirketlerin iyi değerlendirememesine gıcık olsam da, küçülen dünyanın rekabetine gözlerini yeterince açamamış Türk şirketlerinin kendilerini geliştirmeleri için zorlayıcı bir unsur olur belki de diye seviniyorum ama içimde bu konuyla ilgili çok fazla umut olmadığı için, çok da sevinemiyorum çünkü biz de "Basel'e uçsak tam süper olacak" demenin dışında, arkasında bir çok pazar analizini ve bunlarla entegre çalışan yatırım unsurlarını bir arada kullanmak gerektiğini bir yakinimin! deneyimlerinden dolayı biliyorum...
Ancaaak tabi ki, fiyatla insanları yakalamanın dışında, lokalleşme de -özellikle Türkler için- önemli bir unsur. "e-offers" bölümüne kayıt olurken, Türkiye'ye kategorisi olmadığı için "Diğer" kategorisini seçmek zorunda kalan bir Türk, bunu unutmayacak ve Türklük egosuna gelen bu hasarı bilinçaltına kayıt edecektir..
Ben ettim bile!

28 November 2006

Kadınlara Hediye Alma Kılavuzu


Hazır Pirelli Takvimi ile erkek kitleyi blog'uma çekmişken, sosyal sorumluluk bilinci yüksek bir insan olarak kadınlara hediye alma konusuna da değinmek istedim:

Kadınlara Hediye Alma Kılavuzu

Kişisel bir şeyler seçin: Sadece hediyeyi aldığınız kişinin kullanacağı bir şeyler almaya özen gösterin: Mesela sandalye, koltuk, yastık, çerçeve, vazo, saksı, örtü, ayna... gibi dekoratif ürünler ne kadar beğenilse de, çok yer eden hediyeler değilir.
Kıyafet alıyorsanız: Her gün işe giyebileceği veya ihtiyacı olan siyah boğazlı kazak yerine; daha özel bir durumda giyilebilecek kıyafetler seçin. Mesela saten bir bluz, abiye bir elbise gibi..
Pantalon almak her zaman risklidir, üstlerin uyma ihtimali hep daha yuksektir.
• Beraber bakmadıysanız ve ayağına deneyip rahatlağını onaylamadıysa, hediyenizi ayakkabıdan yana kullanmanızı pek önermem ama illahi almak istiyorsanız, seçiminizi yüksek topuklu, o nadiren giyilen gece ayakkabılarından yana kullanın ve değiştirme kartı almayı ihmal etmeyin.
Çanta güzel bir hediyedir. Çantayı seçerken, hediyeyi aldığınız kişinin yoğun olarak kullandığı renklere göre seçmekte fayda var. Siyah ağırlıklı giyinen kızlar, kahverengi çantaların, kahverengi ağırlıklı giyinen kızlar siyah çantaların pek hakkını veremezler.
• Şık bir cüzdan da güzel bir hediyedir. Çok sonra açılacak bir iç gözüne bir not da sıkıştırısanız süper olur.
Parfüm almak anlamlı olsa da, kimi zaman sizi hediye seçiminde kolaya kaçmış gibi gösterebilir.
• Tesir gücü en yüksek hediyelerden biri, bir dialog esnasında geçen bir konuya ilişkin bir hediye gelmesidir.
• Tesir gücü en yüksek hediyelerden bir diğeri ise, alışveriş ederken uzunca üzerinde durduğu bir şeyi hafızaya alıp, sonra gidip onu almaktır.
Takıların tesirinden bahsetmeme gerek yok tabi ancak takı seçimi ilişkinin durumu göz önüne alınarak yapılmalıdır. O an ilişkinin taşıdığı anlamdan daha çok şey ifade eden hediyeler veya ilişkinin anlamına göre sıradan hediyeler tepki yaratabilir.
Çikolata güzel bir hediye olmakla beraber, kalıcılık arz etmediği için özel günlerde destekleyici olarak kullanılmalıdır veya rastgele bir günün hediyesi olarak alınmalıdır.
Evcil hayvanların hediye olarak alınırken kişinin evinin uygunluğu, hayvan sevip sevmediği ve hayvana bakacak vaktinin olup olmadığı gibi ana unsurların önemine ek olarak, akıldan çıkarmamak gereken psikolojik bir boyut vardır: Evcil hayvan hediyeleri bağlılık, devamlılık, paylaşım fikirlerini uyandırır.. Ciddi ve uzun bir ilişki düşünmediğiniz kişilere almayın, kalplerini kırmayın!


Önemli NOT: Kadınlar için yazılan hiç bir kılavuz tüm kadınları kapsamaz!

Eklemek istedikleriniz varsa lütfen bildirin :)

27 November 2006

Pirelli 2007 Takvimi


Bir yıl daha bitiyor.. Normalde bitişler beni yorsa da, yıl sonlarında bu hissi yaşamıyor oluyorum.. Sanırım hediyeler, yemekler, kıyafet, eğlence arasındaki yoğunlukta bir şeyin daha bittiği aklımdan uçuveriyor...

Aslında başlıktan anlaşıldığı üzere, hiç de üst satırlardaki şeyleri yazmaya niyetlenmemiştim sadece takvim>yeniyıl>yıl bitiyor şeklinde bir rota çizgi kafam; ben de o istikamette elimi özgür bıraktım..
Neyse uzun lafın kısası: 2007 Pirelli takvimi çıkmış.. Hep kadınların ilgisini çekecek şeyler yazıyorsun diye sitem edenlere sunulur:)

21 November 2006

Le Cool Magazine




Le Cool her Perşembe gönderdiği newsletter ile belli başlı şehirlerde etkinlik, mekan önerilerinde bulunan bir e-dergi ve bu belli başlı şehirlerden birine bu ay itibariyle İstanbul da eklendi.

İlk newsletter gönderimini geçen hafta yapan Le Cool, orjinal önerilerde bulunuyor.
Yana doğru kaydırarak okuyabildiğiniz bu dergiye üye olmanızı, "yok hayatta e-dergilere üye olmam" diyorsanız da en azından bu haftaki sayısına göz atmanızı öneririm.

Esenlikler:)

15 November 2006

New York'tan Misafir Var

İki yıldır görmediğim sevgili arkadaşım Hafize, Cumartesi günü Türkiye semalarından süzülerek İstanbul'a indi ve haftasonu maceram ilk başta her çeşit poğaça, açma, simit..vs yiyerek başladı...
Daha sonra özlemiş olduğu kuaför ziyareti ile devam etti.
Tamamen gezmeye ve eski arkadaşları görmeye endekslenmiş bir haftasonuydu ve sanırım bu konuda muaffak olduk.
Cumartesi Günü, Kanyon gezintimizden donmamızın! hemen arkasından, Nişantaşı'na yemeğe gittik. Masamızdaki giderek büyüyen kalabalıktan bir an korktuğumu itiraf etmeliyim..
Gece hayatının hareketli olduğu bir kaç kapı yaptıktan sonra mantıcıda son bulan gecenin sonundan aklımda kalan en önemli anı:gece kluplerinde havalandırmaları bularak altında durmamızdı. Meğer sigara dumanına ne kadar alışmışız, bana dumanlı bile gelmezken New York'lu misafir içeride boğuluyordu -bizde havalandırmanın altında donuyorduk:)
Pazar günü ise, kahvaltı, gezmek, incik boncuk, kahve, yemek beşgeni içinde harcandıktan sonra kendisi ailesini ziyarete Mersin'e uçtu..
Benim de onun sayesinde İstanbul'a yaptığım ziyaret bu şekilde noktalandı ve yaşamakta olduğum İstanbul Pazartesi günü iş yoğunluğuyla devreye girdi...

P.S: Sanırım İstanbul'da en güzel gezme yöntemi misafir ağırlamak:)

Yine bekleriz..

09 November 2006

Siemens Stain Art





Küçüklüğümden beri üstümüzü başımızı kirletmemiz yasaktı. Kıyafetlerimizin üzerine dökülen şeylerin hemen arkasından "eywaah" sesi, duyulurdu bir yerden. Zaman geçti büyüdük ama hala üzerime bir şey dökülünce "eywahh" alarmı veriyor beynim...

Sizde özgürce üstünü başını kirletemeyenlerdenseniz: işte size özgür alan: Üstünüzü başınızı özgürce kirletin! Yumurtaları, domatesleri , yemekleri havada uçurun! Hatta isterseniz gallery'e kirlettiğiniz t-shirt'i bırakın ve yarışmaya katılın!

Bu arada oynadıktan sonra, "adamlar yapmış" diyecek arkadaşlara: Fikir ve uygulama Türkiye'de gerçekleşmiş!

08 November 2006

Uçak İndi!

Transit Salonundaki bekleyiş bitti...
Uçağın geldiği anons edildiğinde, salonda beklemekten sıkılmış değildim ama doğal olarak uçağa ilerledim.
Uçağın kalkmasını beklerken aklımda ineceğim yerden çok arkamda bıraktıklarım vardı..
Uçak indi ve ben daha önce hiç gitmediğim ülkeye vardım. Anlatılanlarla gördüklerimi eşleştirmeye çalıştım, hemen hemen hepsi birbirine uyuyordu. Şimdi ise bu farklı kültürün dilini, hareketlerini, insanlarını, ilişkilerini , hukukunu çözmeye çalışıyorum. Yeni ülkelere ilk varıldığı günlerdeki gibi yaşadığım her anı, mekandaki her ayrıntıyı hafızama kazıyorum.
Gittikten hemen sonra gelen "bizi, burayı özledin mi" , "orası nasıl?" sorularına ise anlık cevaplar veriyorum. Uçaktan yeni inmiş biri olarak hem sudan çıkmış balık gibiyim, hem de etrafı algılamakla o kadar meşgulum ki, kendimi 25 yaşımdan tekrar 10 yaşıma dönmüş gibi hissediyorum.
Bu histen dolayı henüz panik yaşamıyorum, yaşayacak mıyım da bilmiyorum. Umutluyum, geçmişte yaşadığum her yeri avcunun içi gibi bilme hissinden dolayı, bu ülkenin de tüm kestirme sokaklarını öğrenmeyi umuyorum.
Bana bol şans dileyin, ufak taşlara takılıp yeni bir ülkeyi keşfetme fırsatını kaçırmayayım.
Size gezdiğim yerlerden kart atarım:)
Sevgiler

05 November 2006

Telsim Seç Konuş





Bir iki gün önce TV'de Telsim'in yeni tarifesi "Seç Konuş" 'un reklamını izledim. İzlerken oyuncunun ne kadar Okan Bayülgen'e benzediği şaşkınlığıyla televizyona bakakalmışken aradaşım atladı:"Aaa adam aynı Cem Yılmaz" diye.. O söyledikten sonra adamı Cem Yılmaz'a da çok benzetim. Dün Taksim'deki koca panoda reklam vardı ve bir daha baktım, sanki Cem Yılmaz ve Okan Bayülgen kardeş , reklamdaki oyuncu da en büyükleri.. Bu kadar mı benzer diyemeyeceğim, sanırım bu kadar mı iki kişinin sentezi olur demeliyim..

E ikisi kardeş olmadığına göre acaba reklamdaki oyuncu bilgisayarda yapılmış animasyon olabilir mi diye düşünmekten kendimi alamadım... Eski bir film vardı Simoné diye- onun gibi bir stüdyo ve bilgisayar artisti mi kendisi acaba :)

P.S: Bu yazının yanında reklamdan bir resim koymadan cok anlamlı olmuyor biliyorum ama henüz reklam web'de hiç bir yere konmamış. Resmi bulunca ekleyeceğim, siz de o arada reklamlara bakar olun.. :)

Taze Bilgi: Reklamdaki oyuncu Taner Birsel'miş (Bu bilgi için Tuğrul'a teşekkürler:)