06 September 2014

THY'de Hirsiz Var

Iki ay once, New York'ta A treninde yaklasik 1.15 dakikalik bir tren yolculugu yaptim. Belli bir durakta tren degistirdikten sonra girdigim vagonda, zenci -konusmasindan cok egitimli olmadigini anladigim- bir kadinin uc cocugu karsisina cekmis, delice bagirdigina sahit oldum. Kulagimda kulaklik olmasina ragmen sesini duyabildigim ve cocuklara bagirdigi icin kizdigimdan kulakligimi cikarttim, cocuklara bagirmamasi konusunda uyarmaya karar verdim. O arada, cocuklara bagirma sebebinin bakkaldan lolipop calmis olmalari oldugunu anladim ve cocuklara siddet gosterilmesine karsi olsam da, kadinin bagirmasini hakli buldum. Lolipop, altin  veya para.. Calma eyleminin goz ardi edilemeyecek bir sey olmadigini dusundugum icin kadina ve cocuklara verdigi cezaya hak verdim.

Bir ay once, THY (Turk Hava Yollari) TK011 seferi ile yaklasik 10 saatlik bir yolculuk yaptim. Herhangi bir aktarmam olmadan direkt Istanbul'dan New York'a vardim. Ilk defa bir direkt ucusta valizim kargodan cikmadi, uzun bekleme sureci ve doldurdugum formlar sonucunda 4 gun sonra valiz evime ulastirildi. Icindeki esyalari cikartmaya basladigim zaman, icindeki taki torbasinin olmadigini fark ettim ve THY'nin yonlendirdigi sekilde formlari doldurdum ve icinde neler oldugunu belirttim, tazminat departmanina aktarildigini soylediler

Bundan sonrasi ciddi bir hirsizlik hikayesi cunku valizimdeki takilari bence Temel Kotil caldi, Nereden biliyorsun derseniz ekibine zenci kadinin uc cocuga verdigi disiplini veremedigi gordugum icin. Turk Hava Yollarinda bu tur olaylarin cok normal karsilandigina sahit oldugum, suc duyurusu yaptiniz mi sorularima kimse cevap vermedigi, ben suc duyurusu yapmak istedigimde Mulki Idare Amirligine basvurun dedikleri , basvurun dedikleri sitede Mulki Idare Amirinin guzel resmi ve ozgecmisi disinda pek bir bilgi olmadigi ve tazminat departmani bana hic bir zaman donmedigi icin.

Bu yaziyi, hirsizligin bir suc oldugunu THY'ye hatirlatmak icin yazdim cunku bu surecte anladim ki, THY sosyal medyadaki imajini, kurumdaki hirsizliktan ve kulturel bozukluktan daha onemsiyor.

Messi, Kobi Bryant ucaklarda top sektiredursun, THY'de hirsiz var ama buna goz yumulmasinin suc oldugunun farkinda olan kimse yok.

03 September 2014

Rutini Tenhada Kistirasim Var

Rutini tenhada kistirasim, dolasma oglum buralarda diyesim var...

Kendisine gicik oluyorum, metrodan inip daha eve varmadan sokagin kosesi dikilmis pis pis siritiyor, o an gidip suratina bir tane patlamamak icin kendimi tutup, hadi Selin bugun baska bir sokaktan eve git diye kendimi ikna ediyorum, sonra bir bakiyorum evin kapisina gelmis.

Goz temasi kurmadan, daha once hic karsilasmamisiz gibi binaya girip, kapiyi yuzune kapiyorum, camdan bir bakiyorum asagida bekliyor.

Arkadaslarimi cagiriyorum, beni almaya geliyorlar. Bizimki mahallenin delikanlisi gibi, kapidan cikip arabaya binene kadar gozunu ustumden ayirmiyor, sonra hemen arkamdaki taksiye binip, bizi takip ediyor.

Sevdigim yerlerden birine gidiyorum, her sey tamam ama arkadan iki goz bizi izliyor. Izlenilmenin verdigi rahatsizlikla ne arkadasimin, ne sohbetin, ne yemenin, ne icmenin hakkini verebiliyorum ama orada degilmis gibi davraniyorum.

Arada bakmiyorken mekandan kacip, daha once hic gitmedigim bir yere gidiyorum; rahat bir nefes aliyorum. Mekan en sevdigim mekan olmasa da, birinin beni izlemesi derdine takilmadan guzel zaman geciyorum ama eve donuyorum; bizimki sokagin kosesinde sigarasini tutturuyor.

Bu bir suredir bu boyle gidiyor, ben de -kisa- bir suredir izimi kaybettirmeye calisiyorum...

O yuzden beni gormeye aliskin olmadiginiz kiyafetlerle, alternatif mekanlarda, saci basi degismis, degisik hobiler edinmis gorurseniz sasirmayin, sadece rutine gicigim, hatta itiraf etmek gerekirse kendisinden korkuyorum; o yuzden kaciyorum ve sanirim icten ice birinin cikip , dolasma oglumm bu kizin etrafinda demesini bekliyorum.

16 July 2014

Haber Sitelerine: Merakimizi Somurmeyin

Muhtemelen bir cogumuz, haberleri okumazsak, dunyada ne olup bittigini ogrenmezsek iki adim geriden gelecegimizi dusunurek buyuduk ama bugun geldigimiz noktada bunun dogru olup olmadigindan cok emin degilim. 

Haberlere her goz attigim zaman, merak duygum somuruldugunu hissediyorum

Bazi alisilagelmis basliklar: Bakin adama ne olmus, hayatinizda hic boyle bir sey gormediniz, Tayyip soka girdi, muhalefete sok, kadinlar okumasin, flas haber, son dakika, erkekler bakmasin... 

Nasil haber basligi bunlar.. Hadi olmadi, "Pist, bir tikla bir sey diyceeem" yazin artik. (Evet size diyorum sevgili gazete ve haber siteleri!) 

Reklam sansinizi arttirmak icin tiklama yemi bunlar ve neden yapildigini da reklam satinalmasi yapan bir insan olarak gayet iyi anliyorum ama kesinlikle tasvip etmiyorum. Tembelliginiz, uretememenizin, kendi iceriginize guven duymamanizin basligini atiyorsunuz. 

Bana gore iyi haber, basliginda konuyu verir, konu ilginc oldugu icin insanlari icine ceker, guzel yazilmissa da uzerinde zaman gecirtir. 

Her baktigimda, zaten yarisi (iyimser bir rakam) yurtdisi yayinlardan araklanmis haberlerle gundemi dolduruyorsunuz, bari geri kalan gundemi adam gibi yansitin diyorum icimden. 

Eminim kaynaginizin olmamasi, pazarda bunlarin tutmasi gibi bir suru sebebiniz var ama buna diyecek bir kac cift lafim var. Bu isi okumus, okurken basarisini kanitlamis insanlari ise alin, kendini ispatlamak icin yazmayi deneyenlere sans verin (tahminimce amatorlerden ticari sorununuzu giderecek kalitede, hakkiyla tiklatacak icerik gelecektir) , klise duyulacak ama yaraticiliginizi kullanin. Insan cok kolay ogrenen, cabuk alisan ve cabuk duyarsizlasan bir yaratik, meraki somurmek kisa sure sonra metro cikisindaki dilenciye duydugumuz kadar kaygi / merak uyandiracak ve son olarak bir bilene danisin. Eminim birileri size siteniz icin nasil dusuk maliyetli icerik kaynagi olusturulur ve daha cok para nasil kazanilir yardimci olacaktir. Kimse olamiyorsa -soz- ben oturup sizinle dusunecegim, siz yeterki daha fazla merakimizi somurmeyin... 

10 July 2014

Balta Döner, Sap Döner

Biz dunyalilar, birinden hoslaninca zekamizin bir kismini kaybediyoruz. Orneklemim kendim ve arkadaslarimla sinirli ama neredeyse yuzde yuz eminim. Bunye hoslanma fikrine teslim olunca kalp gidip beynin kafasina sopayla vuruyor.

Sersemlemis beyin, olaylari bir araya getiremiyor ; ciglik atmak istiyor sesi cikmiyor ; eski dosttan dusman olmaz diye feryatlar ediyor ama kalp o arada bagimsizligini ilan etmis, bayragini dalgalandiriyor.

Sonra bir bakmissin, egriye dogru demissin, iki kere ikiye bes, olmaza olur, ota gulmussun, cicege sevinmissin, sarkiya aglamissin, arkadasini darlamissin, isi boslamissin...

Neyse ki, beyin vazgecen, yere yigilinca oyundan cekilen bir organ degil... Ne kadar sert vurursan vur, bir yolunu bulup yonetimi geri ele geciriyor, hadi onu beceremediyse ic savas cikartiyor.

Bu ic savastan kimi zaman karsimizdakine kizgin ve kalbimiz kirik ayriliyoruz ya, aslinda hoslandigimiz insan degil, beynimiz kalbimizi kiriyor. Daha onceki darbenin intikamini isler sogumusken aliyor.

O yuzden, siz siz olun birinden hoslaninca beyninize sopa ile vurmayin. "Balta döner, sap döner, gün gelir hesap döner" sozunde megerse bunu demek istemisler...

13 April 2014

Kadin Erkek Iliskisi & Karin Egzersizi

Kadin erkek iliskilerini bazen karin egzersizine benzetiyorum.

Ayni harekette hareketsizce bekledigin icin kaslarin calisiyor; yoruluyorsun, karnin aciyor, 60 saniye bir an once bitsin istiyorsun. Iliskilerde de kimi zaman sadece durman ve hic bir sey yapmaman gerekiyor, ayni yorgunlugu, karin acisini, hareketsiz kalmaktan rahatsizligi hissediyorsun.

Tek suphem, karin egzersizinde oldugunu gibi ayni yerde durmanin iliskiye yarayip yaramadigi...

Yariyorsa, 24 saatlik 2 set yaptim. Azimliyim, Halle Berry gibi olmadan birakmam

07 April 2014

DNS Degistirebilen Agustos Bocegi

Gectigimiz senelerin -ozellikle son bir senenin- politik olaylari tarih kitaplarina nasil gececek cok merak ediyorum. Olanlari icindeki anlami ve hissi kaybetmeden tarihe dokebilmenin yolu yok bence. Okul kitaplari, tekrar tekrar secimleri kazanan AKP hukumeti ile Turkiye'de degisim basladi ; ulke laikligi ve demokrasiyi kaybetmenin ilk sinyallerini verdi mi diyecek mesela... O arada insanlarin nasil birlestigini, ayni zamanda kutuplastigini, vatandaslarin oylarina neler oldugunu anlatabilecek mi? Ya da zaten ulkenin geldigi nokta itibari ile bu bir zafer gibi mi aktarilacak? Gercekten tarih kitaplarina bu gunlerin nasil yansiyacagini hic goremiyorum.

Tek gorebildigim, Turkler ic isleri ile ilgilenirken bir Agustos bocegi hikayesi yasandiginin tarihe gececegi. Turkiye'de zit kutuplar bir biri ile didisirken, diger ulkelerin yeni gezegenlere uydu gonderisi, ruzgardan ve gunesten enerji uretisi, giyilebilir teknolijiler gelistirisleri, 3D yazicilarla kiyafet uretisleri, yeni nesil web sitelerinin nasil hayata gecirdikleri, reklam satin almasinin artik programlanmis algoritmalarla yaptiklari, daha hizli ucan ucaklar icat edisleri kitaplarin bir parcasi olacak.

Biz onlar konusulurken, o ara biz birimizle didisiyorduk, ayrica trafoya kedi kacmisti , butun ulke bununla ugrastik , sonra hep beraber DNS'i degistirmeyi ve VPN kullanmayi ogrendik, o yuzden bir kalem yenilik yapamadik diyecegiz. Tabi dunya bizi hakli gorup, ulkemize izin kagidi yazacak. Boylece dahil olamadigimiz herhangi bir gelismeden sorumlu olmayacagiz ama emin olun o gune gelince olmak isteyecegiz. Gelismeler bizde Avrupa Birligi etkisi yapacak. Bizi de alin diye tutturacagiz ama icini dolduracak donanimimiz olmayacak

O yuzden ulkenin gundemi bizi boylesine yutarken aslinda DNS degistirebilen Agustos bocegi olmaktan cok daha fazlasini basarmak zorundayiz. Mumkun olabilir mi bilmiyorum ama Pazartesi ise gidince, iki haber az okuyup kendi alanimizda ne yapabiliriz diye dusunsek sanki ulke icin daha faydali olur.

Oradan konusmasi kolay derseniz -muhtemelen- haklisiniz, sadece gordugumu ve kendi dusundugumu soyluyorum. Hak vermeme hakkina sahipsiniz ama bir yanda da yanlis anlasilmaya cok elverisli bir yazi, eger tepki duyduysaniz ikinci bir sans verip tekrar goz atarsaniz sevinirim.

Iyi Haftalar!

17 February 2014

Korkutma Bir Yonetim Bicimi

Medyada surekli basina bir felaket gelen insanlarin tradejisini izleyip kendimize korkudan kalkanlar oruyoruz, gunluk hayatimizi yasarken biri cantamizi calar mi, kafamiza silah dayar mi, cekip iki el ates eder mi, polis bizi iceri alir mi, ucagimiz duser mi, otobus duragimizda patlama olur mu, etek giyersek taciz edilir miyiz, evimizi, arabamizi sigortalatmazsak cok daha fazla para kaybeder miyiz, bulasik makinemize Calgon koymazsak makinemiz bozulur mu, yerleri camasir suyuyla silmezsek bebegimiz bir hastaliga kapilir mi gibi farkli korkularla dolu.

Hepsi olabilir... (Hele ki Turkiye'de yasiyorsaniz)

Sadece atladigimiz bir sey var, bunlarin olma olasiligi, olmama olasiligina gore cok daha dusuk. Her gun basina bir felaket gelmeden gununu tamamlayan bir suru insan olmasina ragmen, trajik olaylarin yaydigi kacinma duygusu ve olumlu olaylarin varligini unutmamiz dolayisiyla korkuya esir yasiyoruz ve hatta korku ile yonetiliyoruz.

Korku ile yonetmeyi yonetici adina cok guclu bir taktik olarak goruyorum. Istatistiksel bilgim yok ama gozlemlerime dayanarak yeterince korkutulan insanin fazla sorgulamadan istenilen hareketi yerine getirdigini dusunuyorum. Korktugumuz zaman normalde tepki verecegimiz olaylara tepki veremiyoruz. Kriz cikacagindan korkan calisan, is yerinde maas artisi olmadan uzerine eklenen ek gorevleri kabulleniyor ; yazdigi yazinin karakolda bitecegini dusunen siradan bir vatandas twitter denen "beladan" uzak duruyor ; meyve, sebze yemezse kanser olacagini dusunen insan sevmese de meyve, sebze yiyiyor;  belli urunleri kullanmazsa kizlari etkileyemeceginden endiselenen erkek butcesinin uzerinde urunler aliyor; guzel gorunmezse sevilmeyecegini dusunen kizlar kendini ac birakiyor; en pahali urunu almazsa cocugunun cildini tahris edecegini dusunenen anne kredi kartini odeyemeyecek olsa da harcama yapiyor; cocugu olmazsa kocasini evde tutamayacagindan endiselenen es, henuz hazir olmasa cocuk yapiyor.

Korkuyu denklemden cikartirsak, kim hazir olmadan cocuk yapar; kredi kartini odeyemecegini bilerek alisveris eder; kendini ac birakir; butcesini sarsacak urunler alir; sevmedigi bir yiyecegi yer; herhangi bir seyi yazmaktan cekinir; maas artisi olmadan ek gorevi kabul eder. Bence hic birimiz durduk yere bu saydiklarimi herhangi bir korku barindirmasak yapmayiz.

Bu ufak orneklere bakarak kararlarimizin, yaptiklarimizin altinda ogretilmis korkular yattigini dusunmemi herhalde kimse yadirgamaz. Bunu daha da net gormek isterseniz , izledigimiz filmlere, reklamlara, haberlere  bir de bu gozle bakarsaniz ne demek istedigim ve korkunun kararlarimizi guclu sekilde etkileyebilen bir yonetim bicimi oldugu anlayacaksiniz.

Sonra belki siz de benim gibi kendi korkularinizi kendiniz secmek isteyeceksiniz. Kolay gibi geliyor ama gerekli gereksiz biriktirdigimiz o kadar cok korku var ki, kullanmadigin kiyafetleri bir iki saatini ayirip dolaptan ayiklamaya benzemiyor. Her bir korkuyu ustune bir kere daha giyip , bunu bir yerde giymem gerekir mi, giymezsem  ne olur,  hayatimda ne kadar yer kapliyor diye uzerinde tek tek dusunmeyi gerektiriyor.

Ben hala korku dolabinin onunde ayiklama modundayim. Size de benimle ayni yerlerdeyseniz kolay gelsin, korkunun temizligi kolay bitmiyor...