31 December 2012

Sevgili 2012

Sevgili 2012,

Biliyorsun geçen sene İstanbul'da tanıştık, ertesi gün beraber New York'a uçtuk, bir yıl boyunca iyi & kötü zaman geçirdik ve yarın ayrılacağız. Pek kolay bağlanamayan ben, ilişkimizin raf ömrü olduğunu bilsem de sanırım sana biraz bağlandım. (Ya da sadece bitişlerden hoşlanmıyorum, bknz gecen seneye )

Neyse lafı uzatmayacağım, ikimizde 24 saatten az vaktimiz kaldığını biliyoruz. Hırçın bir ayrılığa veya duygusal lala'lara bağlamaya pek gerek yok. Hatta gelenek direkt ayrılığı kutlama üzerine. O yüzden yarın Selin'i dışarıda başkasıyla gördük diye kulağına gelirse şaşırma. Miladı takvimin çöpçatanlığı dolayısıyla 2013'le zaten bir süredir mesajlaşıyoruz. Aramızda resmi bir şey yok ama neler istiyorum biraz bahsettim, fazla tepki vermedi.

Kendisi çöpçatanlığın yarattığı mecburi tanışma fikrinden olsa gerek henüz biraz donuk, analitik ve heyecansız. Belki de birbirimizi fazla tanımanın verdiği elini kolunu nereye koyacağını bilememe durumlarını yaşıyor. Ben ise sayende, kendimle mutlu olmayı, varsaymamayı, önüme geldikçe yaşamayı öğrendim. O yüzden de onun heyecansızlığını çok umursamıyorum, biliyorum ki ben mutluyken o da mutlu olacak.

Ayrıca bu ayrılığı fazla sorgulama, diğer ayrılıklardan farklı olarak sorun ne sende, ne de bende.. Sorun miladı takvimde. Seni özleyeceğim, bir iki kadeh içince arada mesaj da atarım.

Kendine iyi bak

Selin



13 November 2012

Demedi Demeyin... Gelecek Calisma Duzeni

"Demedi demeyin... Suraya yaziyorum" serisinin ucuncu yazisi yil sonunda sadece bir kere, sonraki senenin hedeflerini belirlemek icin yapilan toplantida olusuverdi. Toplantiya calistigim ajanstaki ekip, marka yoneticileri, kreatif ajans, teknoloji ekipleri , tedarikciler ve hatta hukuk departmaniyla calisan marka temsilcileri katildi. Bu uc gun boyunca, bilgi akisi ve islerin cozulme hizina sahit oldugum icin ilerleyen donemlerde ofis konseptinin, calisma seklinin ve ayni zamanda ofis mimarisinin degisecegine dair bir fikre kapildim.

Bu fikre kapilmamin sebebi is hayatindaki bitmek bilmez hizlanma gereksinimi. Zaman -ozellikle internet uzerinden satis yapan is kollarinda- cok buyuk kar veya zarar yaratiyor. Isin varligini guclendirigi ve ayni zamanda tehdit ettigi icin gozardi edilemez bir ihtiyac. Hizli adim atabilmek icin bir cok marka, farkli stratejiler uyguluyor; karar mercileri birbirine fiziksel ve iliskisel olarak yakinlastiriliyor, kisiler uzmanliklariyla ilgili danismadan karar verebilecek sekilde yetkilendiriliyorlar, dokumantasyon elektroniklestiriliyor, gunluk takip web tabanli yazilimlarla gerceklesitiriliyor, buyuk kararlar telekonferanslarin sonucunda veriliyor ama bunun da bir zaman sonra yeterli bir hiz olmayacagini tahmin ediyorum.

Bence o noktaya geldigimizde, isleri proje gruplari olarak ele almaya baslayacagiz. Herkes kendi ofisinde baska isleri yapan insanlarla beraber oturmak yerine, farkli sirketlerden ayni isi yapan insanlar bir arada calisiyor olacak. Is iliskiler bu kadar birbirine gecik hale geldigi icin, sirket isbirlikleri, ise alimlar cok daha itinayla secilecek ve uzun sureli olacak ; sirketler musterileri ile bulusmak yerine, calisanlari ile bulusup bilgi alisverisinde bulunacak ; sirketler arasindaki mahremiyeti korumak icin mimari gereksinimler ortaya cikacak.

Hani bu degisimi ben gorurmuyum bilmem ama demedi demeyin... Suraya yaziyorum...

04 November 2012

Mükemmel

Her seyin mükemmel olmasi gayretinden kurtulunca , her sey daha mükemmel oluyor cunku geriye  sadece samimi istediklerin kaliyor. Basarmak istedigin kadar; paylasmak istedigin kadar; aglamak veya gulmek istedigin kadar ; yemek, icmek istedigin kadar. 

Kurulu mükemmellik tanimlarinda egriti hissetmek yerine, kendi taniminda konforlu hissediyorsun ve konforlu hissetmek icin kafani kuma gommuyorsun. Sadece tanimlanani gerceklestirme cabasindan kurtulup, kalbinden  geceni hakkiyla hayata gecirme konusuna mukemmellesiyorsun... 

11 September 2012

Suraya Yaziyorum: Mobil Gelecek

"Demedi demeyin.. Suraya yaziyorum" serisinin ikinci yazisi, aslinda birinci aklimda bile yokken aklimdaydi ama bir turlu yaziya dokulemedi... Dokulemedi diye yok olmadi tabi, neredeyse bir yildir  kendisini kafamda tasiyorum.  Kapladigi yerin buyuklugu dolayisiyla ve yeni bilgiye yer acmak icin bir yaziyim kurtulayim. 

Kurtulma operasyonunda, ilk basta guvenlik sebebiyle konuyu en basindan aliyorum. Hayatimiza akilli telefonlarin girmesiyle hayat bir kolaylasti, hizlandi, sosyallesti ya... Konu oradan baslayarak ele alacagim ama bunlar olunca hayatimiz nasil degisti, butun uygulamalar bir arada calisinca hayatimizda aman da ne ilginc oldu diye devam etmeyecek. Bunlari muhtemelen tuketici olarak biliyorsunuz, bilmiyorsaniz da bunu yazan milyon tane makale var, icinden yakisikli bir tanesini gozunuze kestirin... 

Benim deginmek istedigim nokta bambaska:  Bu degisim tuketiciden kabul gordukce, telefon ureticileri daha kolay internet baglantisi saglayacak telefonlar uretmeye, daha hizli islemciler kullanmaya basladi. Operatorler artik internet erisiminin ve hizinin bir satinalma kriter olmasi dolayisiyla urunlerini bu yonde gelistirdi ve bunun reklamini yapmaya basladi ancak su anki mobil iletisim dunyasinin iki guclu oyuncusu -yani- telefon ureticisi ve operator -bence- yakin zamanda - 3 ile 5 yil arasinda- guc kaybetmeye baslayacaklar. Nedenlerini anlatabilmek icin once alt alta bir kac sey yazacagim
  • Akilli telefon
  • Kablosuz intenet erisimi
  • Internet uzerinde aninda mesajlasma/ telefon  ve video konusmasi saglayan uygulamalar.. (Whatsapp, Skype, Viber, Tango... vb gibi)
Yukarida saydigim ucune ayni anda sahipseniz aslinda telefon operatorune ihtiyaciniz yok. Buradan yola cikarak, gelecekte neler olacaginin falina baktigimda sunlari goruyorum: 
  • Gelecekte yasadigimiz sehri kablosuz internet baglantisi ile donatacak yeni sirketler olacak ve/veya bu buyuk sirketler sehirde kablosuz internet baglantisi saglama isine soyunacak.
  • Telefonun donanimi yerine kullanabildigi yazilim satinalma kriteri haline gelecek. 
  • Mobil uygulamalar yeni telko krali haline gelecek. Telefon ureticileri ve yazilim saglayicilar ; uygulamalari kendi isletim sisteminde oncelikli yazilmasi icin gayret gosterecek, (Su anda tipik olarak gordugumuz, her yazilimin ilk iPhone IOS icin yazilmasiyla mucadele baslayacak)
  • Mobil uygulamalari kendi isletim sistemlerine "exclusive" kullanma hakki almaya calisiyor olacak, Mesela “Shazam” sadece IOS’da calisacak gibi.
  • Sirket evliliklerinde alisilmadik kombinasyonlar eklenecek. Mesela AT&T / Vodafone / Turkcell gibi operatorler, Whatsapp gibi ufak yazilim sirketlerini satin alacaklar.
  • Kucuk capli mobil uygulama gelistiren sirketleri bir cati altinda toplayacak mobil uygulama ajanslari olusacak ve bunlar telekomunikasyon pazarinin yeni gucleri haline gelecek.     
Demedi demeyin, suraya yaziyorum! (Yazdim) 


08 September 2012

Madonna ve Gelecege Notum

Dun hayatimin ilk Madonna konserine gittim. Konserini begenmedim dersen tas olursun dedi icimdeki ses o yuzden konuyu tekrar gozden gecirmek durumunda kaldim.

Hakikaten Madonna konserinden de pek keyif almadiysan, Mars'da bir konsere gitmek mumkun oldugunda onu denemek lazim artik.. Muzikse muzik, sahneyse sahne, gorsel efektse gorsel efekt, danssa dans. Madonna'nin sarki soyleyerek sahnede yaptigi hareketi ben sarki soylemeden yapamam. Kesinlikle cok calisilmis, her sey cok ciddiye alinmis, cani gonulden takdir ediyorum, etmiyorum diyemem. ( Hatta hic bir uzun suren basari tesadufen olmuyor diye dusundum izlerken )

Amaaaa takdir etmek , eglenmek degil. Cidden eglenemedim ama tas olurum diye bunu boyle soylemeden iki kere daha dusundum, Neyse vardigim sonuc su ki ; konser konseptinde yapilan herhangi bir aktivitede benim eglenmemin son derece zor oldugu. Bunu da yazma sebebim, bundan sonraki konsere gitme ihtimallerinde ayni hatalari yapmamak icin kendime yazili bir notum olmasi

Sevgili Selin,

  • Eger konsere "family & friends" kategorisinde davetli degilsen bir daha gitme. (Bu resimde, sahnenin gobegi olan o ucgen alana denk geliyor) 
  • Konsere gitmeden once yemek yiyememissen ve konser alaninda bir seyler yemegi planliyorsan yanlis yoldasin. Disarida ye sonra konsere git. 
  • Konserlere kesinlikle gec kalabilirsin, en az bir saat gecikmeden sakin gitme
  • Bu yukaridaki saydigim uc kosul olmasina ragmen , konser stadyum'daysa yine de bes on kere daha dusun. O alani konser icin yapmamislar ; bayramlarda camiye sigmadigi icin sokakta namaz kilinmasi gibi bir sey. Olayin buyusu cevre kosullarindan oturu bastan kacmis durumda. 
  • Her seye ragmen yine de gidiyorsan, dikkatli giyin. Kacis planlarin  kiyafet engeline takilmasin 
Sevgiyle kal,

Selin 


30 August 2012

New York'tan Bir Yildiz

New York'tan bir yildiz daha kaydi...


Aslinda evlenen arkadaslarim icin kurdugum bir cumledir. Bana artik ayni ligde top oynamiyormusuz gibi gelir evlendiklerinde.. Bu New York'ta kayan yildizlar biraz daha farkli... Ayni ligde, farkli ulkelerde top oynuyoruz.

Baska ulkeye transfer olan arkadasimin arkasinda bugun hislerim havada ucustu, yere yapisti, yuvarlandi, tokatladi, iki vurdu, patladi, akti.. Sanki hayatimin nesesinde bugun itibariyle bir dusus oldu, burada sanki yapayalniz kaldim. O yuzden gorerek gule gule diyemedim cunku kabul edemedim... Sanki geri gelecek gibi davranmak geldi icimden.. Oyle de yaptim ama bugun isten cikinca telefonumda adiyla bakisip, gercekle yuzlestim ve her seyi son ana saklama huyumla bugun karsilastik, halini hatrini sordum. Uzuntuyu , endiseyi , ozlemi de son ana saklayip ucagin memlekete indigi saate denk getirdim. O memlekete vardiginda, hislerin tumune minik bir davet verdim. Ilk ofisime sonra evime geldiler.. Hep beraber yedik, ictik, serefine kadeh kaldirdik...

Burada cok az insanla aile, arkadas oluyor insan.. Iste onlardan biri bugun New York semalarindan ve benim New York hayatimdan suzuldu..

Seni cok ozleyecegim! Sen kendi biliyorsun


29 August 2012

Sessiz Disko

Yemin ederim aklima gelmisti… Herkese kablosuz kulaklik alip , sessiz sedasiz parti yapalim demistim! New York'a tatile gelen arkadasimin otel odasini sinif atlattiklari zaman, keske odada parti versek ama gurultu yapamayiz ikilemi sonrasinda fikir ihtiyactan dogmus ama altyapi eksikligine takilmisti.


Bir kac hafta once Gawker'dan gelen davetiyle anladim ki, bu aklima gelen kablosuz kulaklikla parti yapma fikri, onlarin da aklina gelmis ve hic bir engele takilmamis, hatta tesvik gormus. Boylece Sessiz Disko fikri davetiyelere basilmis, mekan olarak da New York Halk Kutuphanesi secilmis. (Mekan & konsept uyumu 10 puan) 

Zor bir uygulama,  zor bir mekan secimi olmasi dolayisiyla, aksamaya akmaya kokmaya elverisli bu gecede, aksayan tek bir sey goremedim. Cok emek harcanmis ve emekler bosa gitmemis. Uzun suredir en cok eglendigim geceyi gecirdim. Ozellikle kulakliklarda iki kanal oldugu icin, Amerikali is arkadaslarimin hiphop muzik sevgisine ragmen , ayni mekanda eglenebilmemiz muhtesemdi. 

Cok cok cok eglendim, milyon tane resim ve video cektim. Geceyi hafizaya ve telefonuma kazidim. Ayrica eve donunce fark ettim ki, bu olayin adini yanlis koymuslar. Sessiz degil, muziksiz disko. Simdi izleyince anlayacaksiniz. 




Gitme sansiniz olursa kacirmayin derim...

12 August 2012

Suraya Yaziyorum: Internet Feodalizmi

Daldan dala atlama yontemi ile aklima gelen, su an absurd bulabileceginiz ama ileride gercege donusecegine inandigim seyler var. Bunlari " Demedi demeyin.. Suraya yaziyorum " serisi olarak yazmaya karar verdim. Hazirsaniz hemen basliyorum.  ( Simdi isinma yapmadan direkt  baslayacaksiniz; teknoloji, internet, sosyal medya konularinda antremansizsaniz , lutfen salonu terk edin veya kalin yarin kas gevsetici alirsiniz ) 


Internet olusumlarini, ozellikle sosyal medyayi gecmiste hukum surmus feodal rejimlere benzetiyorum. Topraga ve insanlari yonetecek guce sahip olan Lord'lar yerine yazilim gucu ve insanlari bir araya getirme ongorusu olan kisilere kendimizi teslim ediyoruz. Bazilarimiz zamanin aristokratlari gibi feodal rejim icin calisiyoruz, bazimiz sadece Lord'un topragini eken bicen is gucu olarak var oluyoruz. Gunumuze uyarlarsak, internet feodalizmini reklam, medya, pazarlama, yazilim, tasarim islerinde calisan insanlari aristokratlara ; sadece kullanici olarak internetteki platformlara kullanicilari Ortacag'da karin tokluguna calisan is gucune benzetebiliriz. Birileri sadece zamanin gereksinimlerini, yonetmeyi daha iyi bildigi icin bir sinif yukarida olurken, aslinda is gucunun var olmasi dolayisiyla guclenebiliyorlar, para kazanabiliyorlar. 

Teorim, internet feodalizminin sonunun Ortacag feoldalizminden farkli olmayacagi yonunde. Bence internet olusumlari yavas da olsa liberallesecek cunku zaman icinde yazilim, tasarim bilgisi tabana yayilacak. Internet kullanicilari karin tokluguna calismak = platformu kullanmak yerine, biraz daha fazla efor harcayarak kendi platformlarini kurabilecek guce erisecekler. Durum boyle olunca, kullanicilar topraklari terk etmesin diye internet Lord'lari kullanicilarin nasil yonetilmek istedigine kulak asmak durumunda kalacak. Iste sanirim o zaman, F8 gibi  konferanslar oncesinde, bir cok farkli kullanici gruplarin oyuna basvurulacak, degisikliklerde referandum yapilacak, sivil toplum orgutleri yasalarin sekillenmesinde soz sahibi olacak, kullanici haklarini savunan gruplar, internet platformlarini yonetecek kurullarin icinde yer alacak veya secilmesinde fikir beyan edecek.

Internet liberallesecek fakat liberallesirken devletlesecek ve kismen yavaslayacak...   Simdilik liberallesmenin tarafinda miyim, yoksa karsisinda miyim cok emin degilim ama internet aristokrasinin ve Lord'larin egemenliginin azalacagini goruyorum.  

Demedi demeyin.. Suraya yaziyorum

09 August 2012

National Geographic Kafasi


Hayatta oldu bittige gelen seyler vardir ya, sadece oldugunu fark eder, giris ve gelismeden National Geographic olmazsa haberdar olmazsin.. Agaclar cicek acar, kelebek kozadan cikar, goller buz tutar, baliklar yumurtlar ve biz sadece olani goruruz, gelisiminden haberdar olmayiz…

Bugune kadar hayatimda bak bak bak degisiyorum, bak basenlerden kilo almaya basladim, bak o goz altlari  su topluyor, bak git gide daha duygusal bir insan oluyorum demedim. Genelde olan oldu ve ben fark ettim. Kilo aldim, goz altlarim sisti, 19 Mayis toreni izlerken agladim…

Simdi isler bir degisti! Sanki o National Geographic kamerasini beynime yerlestirmisler gibi.. Degisiyorum ve degistigimi fark ediyorum. Kelebegin kanat cirpmasinin tum detaylarini yakalamak gibi.“Aslinda boyle yapardi ama simdi boyle yapiyor” seklinde sanki baskasini incelermisim gibi kendimi izliyorum. 

Her sey cok yavas ve cok net... Sanki yeni bir teknoloji gelistirmisler, izledigin belgeselin icinde dolanabiliyorsun, ayni zamanda konu kahramani da olabilliyorsun gibi.. 

Bir yandan 30 yasina basinca insanlara boyle seyler oluyor mu diye arastiriyorum ama dogru anahtar kelimelerle arayabildigimden emin degilim. Google'in bile akli karisik bu konuda: Arama: 30 yasinda hayati baska gormek Sonuc: Ruyada eski sevgiliyi gormek | Arama: Kafada macro kamera Sonuc: Tripod kafalari  

Hani bu yazi nereye gidiyor derseniz, elimdeki malzemeyle nereye baglanir cok emin degilim. Seyircisinin kim oldugu belli olmayan bir belgeselin kahramani olusum, kadinlari seyirciye dogru tanitma sorumlulugu, kafamda macro kamera, Google'in ilginc yonlendirmeleri... 

Sistemine alisik olmadigi iki sey ekledik akli karisti demesinler diye cok caktirmiyorum ama bir aklim karisik... Konuyu bir sonuca baglayabilen varsa gelsin beni bulsun, kendisi belgeselimden Almanya'daki akrabalarina selam soyleme sansi vaad ediyorum. 

Hadi esen kalin...  

10 June 2012

Babalar Gununuz Kutlu Olsun!

Iki evladi kayirmamak gibi iki veliyi de birbirinden ayirmamak gerekiyor... Birine blog'unun satirlarini actiysan oburu de cirkin ordek yavrusu degil ki hissettiklerini e-posta ile gonderesin...

Yoksa su anda bir kendini tekrarlama, den den'le duygularin uzerinden gecme kaygisi yasiyorum... Sanirim bundandir ki, babalar gunu hep anneler gununden daha ciliz gecer. Cilizligin sebebi babalarda degil, iki ozel gunun yakin tarihlerde olmasidir ancak yakin zamanda en azinda Turkiye'de hukumetin bu kanayan yarayi gorup, babalar gunun tarihi degistirecegine dair inancim sonsuz... Yine de bu degisimi yakin zamanda gerceklestirmezlerse diye ben onlemimi alip yazimi yaziyorum...

Yine yazmaya calisirken, anlatilmasi zor bir girdabin icindeyim... Mevzu biraz daha kolay olsaydi, Baba'cigim sen benim icin... diye baslar, yazinin gidishatina gore gelisir ve temiz bir sonuca baglanirdi... Oysa simdi her satirda kendimi ve babami polaroid resim karelerinde goruyorum. Her kare bende ve hayatimda bir yere ilistirilmis. Iste ucundan biraz bunlari herkese aciyorum.

Sevgili arkadasim, sacini kestirdigin zaman bana nasil oldugunu sormustun ve ben hic begenmedigim icin yalan soyleyemeyip bir 10 saniye kadar olum sessizligine burunmustum ya, o ben degildim, babamdi... Babalar gunun kutlu olsun!

Sevgili potansiyel erkek arkadasim, o utusuz gomlek ve paspal kiyafetle yemege geldikten sonra araba kullanirken bende yarattigin huzursuzluk dolayisiyla "acaba" derken olaya noktayi koyup bir daha gorusmemeye karar veren babamdi... Babalar gunun kutlu olsun!

Sevgili is arkadaslarim, o excel'e ilk baktigim anda kenarda kalmis cizgiye ve birbirinden farkli boyutlardaki fontlara gozu takilip degistirilmesini talep eden babamdi... Babalar gununuz kutlu olsun!

Sevgili dostlarim, cok yogun is gunlerinden sonra hala disari cikip sizinle takilmaya enerjisi olan babamdi...
Babalar gununuz kutlu olsun!

Sevgili Baba'cigim, 6 yasinda saclarimi cocuk gibi yapmayin diyen, 10 yasinda tek basina Singapur'dan donerken boynuna UM karti taktirmayan, 16 yasina kadar her gun 5 km yuzen, 17 yasinda mimarlik yerine siyaset okumayi tercih eden, 21 yasinda San Francisco'ya, 28 yasinda New York'a yerlesmeye karar veren bendim yani sendin...

Babalar gunun kutlu olsun!  


13 May 2012

Yeryuzunde En Uzun Suredir Tanidigim Insana…


Ilk tanistigimiz gunden kimyasi iyi tutan ; yillar icinde kusse de barisan, yanginda ilk kurtarilacak ve acil durumda ilk kirilacak kisiye…

Eski bir dostluk bizimkisi… Bundan tam iki hafta sonra 30 yillik dostulugumuzu devirecegiz…

Sirf seni seviyorum demek cok sikistirilmis ve anlamsiz geldigi icin, bugun bir tur sanat icra edebilmek istiyorum… Bak bu resimlerin hepsini senin icin yaptim demek mesela…

Ucamayi ,isinlanmayi bulmak istiyorum…

Gurbet mahallesinde arabaya atlayip ulasamamanin verdigi dezavantaji, kendini anlatmadaki avantaja donusturmek istiyorum… O yuzden gunlerdir yazip siliyorum

Yaninda olsam bak bunu sana aldim, anneler gunun kutlu olsun demekten daha cok efor harcamak istiyorum ve sanirim ediyorum da… Su yaziyi yazmak icin sarf ettigim cabayla, bir kitabin en azindan girisini veya gelismesini veya sonucunu yazardim… Bilirdim neye baglanacagini , aklimdan cikip satirlara dokuluverirdi…

Oysa, senin icin yazmak o kadar karmasik ki, icinden birini secsen oburune ayip olacak deneyimlerle dolu…
Baslayamiyorsun, basladigini bitiremiyorsun…

Anneligine, cocukluguna, gucune, sevgine, kalbine, gulusune, cilginligina, ozverine, fedakarligina, daimi mutluluguna neye deginecegini bilemiyorsun… Her biri, bir hikayenin icinde gizli , icinden cikarip alabilene kendini anlatan gizli kodlarla dolu…

Kodlari kiracak olursak, benim icin gizli kahramansin… Dur demedigin icin, yapamazsin demedigin icin, destegin icin, olani kabul ettigin icin, sen oldugun icin…

Illahi ki hap haline getireceksek, sanirim anneler gunun kutlu olsun demek en yerinde tanim olur… ama bir adim oteye gidersek, iyi ki varsin! Ipligi uzun tutsam da, kumasi kisa kestirmisim… Uzaktayim ama hep yanindayim… 


10 May 2012

Kadina Siddet | Politik Siddet


Universitede kadin ve politika diye bir ders almistim…

Kadinlara uygulanan siddetin sadece vurmak veya fiziksel olarak zarar vermeyi kapsamadigi;  onurunu kirici, kucuk dusurucu ; kendisini aptal hissettiren tum hareketlerin de “Duygusal Siddet” tanimina girdigini anlatiyordu… Bu siddete maruz kalan kadinlar, his olarak gucsuzlestirildikleri icin kendini koruma icgudulerini bile kullanamaz ve aciz hale gelirlermis. Yoksa sana vurana refleks olarak vurma durumu kari /koca arasinda da gerceklesirmis (ama siddete maruz kalan kadinlarda bu refleks yok oluyormus)

Simdi bunu niye anlattim… Feminist , kadin haklari gibi bir seye baglamayacagim… Insan dinamikleri kadin /erkek farki olmadan ayni.. Guc /Gucsuzluk dengesi de..

Son yillarda olanlara bakinca, demoktratik, laik Turkiye’yi siddete maruz kalmis kadina benzetiyorum…Artik sacmaliga , degisime, uzerine atilan camura duyarsiz… Alttan alan, gucsuz ve ezilmis..

Oyle olmasa, sebebi belirsiz tutuklama, medyadaki degisim, 19 Mayis’da pasta kesilmesi  gibi degisik formlarda karsisina cikan “politik siddete” refleks olarak bir tokat atardi ve atmaliydi…   

25 April 2012

Erkmek Kuyruğu | İnönü | Uzay Calismalari

Kadin erkek iliskilerindeki arz talep dengesini, savaş sonrası İnönü donemine benzetiyorum...


Eskiden ekmek almak icin kuyruga giriyorduk diye anlatan babaannemle tekrar konusma şansim olsa, o da bir sey mi simdi erkek icin kuyruga giriliyor diye anlatmak istiyorum.


Kuyrukta bekleyip, tam sira ona geldiginde erkmek kalmadigi icin gozu yasli eve donen kiz arkadasima da , erkmek bulamiyorsan pasta ye canim yersen diyerek derde derman olmayan bir aciklamayla olayin gerçekliğinden kopma eğilimindeyim... 


Bu hususta derde derman olamamami, beceri noksanlığından ziyade sorunun ana kaynağini bulamamama bağliyorum.. Hani İnönü doneminde diş sıkma politikasi uyguladik, dış borcu kapattik da; Dünya'nin ne tur bir borcu vardı da, bu çağda erkmek icin sira beklemeyi gerektirdi orayi yakalayamadim...  

Maalesef ben yakalayamadim diye bu konuya hocam ben o gun hastaydim, dersi kacirdim muamelesi yapamiyoruz. O yuzden bu konuya elimizdeki bilgiyle, Al Gore'un iklim değisimi konusuna yaklasimi gibi yaklasmayi oneriyorum. Sorunu tanimlayalim , yapilmasi gerekenlerini listeyelim ve gerekenler yapilmazsa ortaya çikacak sonuçlari halkta korku olusturacak şekilde siralayalim.


Sorun: 
- Erkmek arzinin talepten duşuk seviyede oluşu


Yapilmasi Gerekenler:
- Yerde buldugumuz erkmekleri ufleyip, başimiza koyup tekrar degerlendirmek
- Marketlerdeki dilimli, paketli, hamuruna sentetik karişmiş gidalari erkmekten saymak
- Diğer gezegenlerden erkmek ithal etmek
- Diğer gezegenlere -mumkunse cezali maçlara- topluca kadin ihraç ederek dengeyi saglamak


Sonuclarini halkta korku yaratacak sekilde siralama konusunda biraz eksik kalmis olacağim ama bunu da bir sonraki Amerika secimlerinde -eğer konuyu çozmezsek islami evlilik dengesi (4 kadin 1 erkek) tum dunyaya yayilacak-  seklinde sunmak uzere politikacilara birakiyorum. Siz oradan yurursunuz... 


PS: Uzay calismalarina devam... 

10 April 2012

Ayakkabi & Araba | Prada & Cadillac


Kucuklugumden beri bulutlari hayvanlara ; kopekleri insanlara ; ayakkabilari arabalara benzetme konusunda icten gelen bir yetenekle yasayip gidiyorum.  Hani beraber yasiyoruz diye sanmayin ki, kendisiyle oyle gezip, tozup, egleniyoruz. Durumumuz daha cok evlilikten bayginlik gecirmis yasli cift seklinde. Biribirimizin farkindayiz ama pek konusmuyoruz ; evde buyuk, cogu zaman birbirimizi gormeden  haftalar aylar bile geciriyoruz.









Gecmise gidersek bu  yetenekle aramizdaki sogukluga, araba & ayakkabi benzetmelerime istedigim  alkisi alamayisim sebep olmustur  ve annemin sonunda dayanamayip “valla ben pek benzetemedim”  demesiyle de inceldigi yerden kopmustur diye dusunuyorum.

Simdi bir kac ay once, biz yine kendisiyle moda dergilerine bakarken goz goze geldik, Prada bahar koleksiyonu ve Cadillac arabalar birbirne cok benziyor degil  mi dedim kendisine, yillar sonra orada olduguna dair bir sinyal aldigi icin gulumsedi sonra da basiyla onayladi… Ooo sonrasi sohbet muhabbet. Neyse size buldugumuz resimlerini buraya koyuyorum. 



Nasil? Cok benzemiyor mu? Olur da benzetemezseniz; sanirim Prada’da Cadillac’tan esinlenmis , o yuzden caktirmayin , hem benim hevesimi kirmayin, aramizi da bozmayin.. 

20 February 2012

Bekarliga Veda




Bekarliga veda partilerini , agustos bocegi hikayesine benzetiyorum. Yillarca bekarsin, bekarken yapman gerekenleri neden son gune sakliyorsun!


02 January 2012

Mutlu Yillar



Bitisler beni bazen korkutuyor.  O yuzden evimde sonu birakilmis parfumler , bitirilmemis kitaplar , tuketilmemis bir seyler mutlaka bulunur. Mesela bitmesine yakin, bir iki damla daha kullanamam parfumu, bitirse yeni aldigim parfum ayni tilsimi vermez gibi gelir..    Bu yilda oyle bir yil.. Son gununu gecirmeye korkuyorum.. Bitince aynisi olmayacagi kesin bir yila adim atiyorum.. Bugunun sonunu dolapta saklayip, dolu dolu bir yil gecirmeye ihtiyaç duyunca dolaptan cikarip kulak arkasina fislayasim geliyor..

Malesef yillar parfum kolayliginda saklanmiyor.. Birazdan bu yilin son gununu, bitene kadar üstüne dokup 2012 ile tanisacagim.. 'Umarim bu yil' diye baslayacak cok sey var tabi ki ama bir yandan da 'iyi ki' ile aram cok iyi su anda..

'iyi ki' lerimin bir parcasi herkese cok cok tesekkur ederim!

Mutlu Yillar!!