03 April 2009

Güneş Düştü




(Ben yazana kadar bir daha haftasonu oldu ; geçen haftadan kalan bir yazı olarak okuyunuz..:)

Bir süredir gri renkle olan zoraki beraberliğimizin hiç sonuna gelmeyeceğini düşünmeye başlarken, şehre sonunda güneş düştü... Güneşin düşmesiyle insanın içinde uyanan, deniz kenarında olma, boğazda, parkta, bahçede,çimde oturma, yayılma, güneşi içine sindirme arzusunun evrensel bir arzu olduğunu , Bebek yokuşunun neredeyse Etiler’den itibaren tıkalı olmasıyla bir kez daha tecrübe ettikten sonra Bebek Kahve’de Cumartesi günü başladı ; burada bir çaylık oturduktan sonra Happily Ever After’da devam etti..

Happily Ever After, yanında bulunan Milagro’nun kapanmasıyla, genişleyerek denize de bakan bir cehpe edinerek, bu hafta benim adıma Bebek’in favorisi oldu desem abartılı olmaz... Açık renk dekorasyonu ve yiyecek ve içeceklerin güzel sunumu ile insana huzur veriyor ve sanırım insana kimi zaman sadece huzur yetiyor... Kalabalıktan ötürü geç gelen siparişleri; içeriden dışarı sandalye çıkartılmaz kurallarını pek takmayabiliyorsun... (Pancake ile gelen kocaman nutella kavanozunun da , bunları kafaya takmamakta katkısı var mıdır diye sorarsak, cevabım “evet”) Akşamları ise, çok çeşitli bir menü sunmamakla beraber, içerisinden bir şeyler bulunması muhtemel sade bir çeşitlilik var denilebilir. Bu çeşitlilik içinde, aynı yemeği sipariş eden iki arkadaş olarak, ben yediğim ette tam olarak damak tadımı bulamasam da, arkadaşım etini oldukça beğendi... Ben ise, beyaz dekorasyonun verdiği huzur; güzel bir şarap içmenin memnunluğu ve Bebek’te bir mekanın –belki de şimdilik- akşam sakin olabilmesinin verdiği tadı çıkartmakla meşguldum

Zaten haftasonu, başka bir noktasında “sakin” kelimesine bir daha da rastlamadan, kendi şehrini istila eden İstanbul süvarileri ile otopark; taksi; oy; bilet; köprü; dondurma sırasıyla geçti ve hatta üzerinden 1 saat daha geçti; işten çıkınca aydınlık olan bir hafta başladı...

No comments: