18 October 2015

Vaktim Olmasini Ozledim...

Vakti doldurmak icin boya kalemlerini cikarmayi, annen yemek hazir dedigi icin aksam oldugunu fark etmeyi, evin camindan anlamsizca disariyi izlemeyi, bir yere gec kalmamayi, plan yapmamayi, endiselenmemeyi, dusunmeden durabilmeyi ozledim. 

Bu ozlemleri giderdigim nadir saatlerde ise, vakitle uzun sure kavusamayacagimizi, kavussak da biraktigimiz yerden devam edemeyecegimizi anladim.

Hayat beni ve vakti baska yerlere surukledi.

Ilk arkadas, hatta dost olduk, sonra ben onu rakip gordum , rekabet agir geldigi icin o kendini benden sakladi, ben o saklandikca kovaladim ve bugun ilginc bir noktaya geldik.

Ara ara gorusuyoruz ama hayatin (potensiyel) uzunlugu icinde yine de kisa ve planli kaliyor. Mesela hadi Cumartesi bana gel, bir plan yapmadim diyorum. Gelince konu konuyu acmiyor, eskisi gibi beraber resim yapmiyoruz, camdan disariyi izlemiyoruz. O evde otururken, ben hazir sen buradayken bir dolabi toplayayim, evi temizleyeyim, aksama rezervasyon yapayim diye kendime gorevler ediniyorum. 

Simdi diyeceksiniz ki, vakitle aran kotuyse bu yaziyi nasil beraber yazdin. O bana ne guzel yazdin bir de sunu mu desen derken, yorumlarini gozardi edip, bir de ustune ustluk gozumu saatten ayiramadim, kafamda aksam ne giyecegime karar verdim, taksi mi yoksa tren mi hizli gider onu yokladim. Sacim aksami kurtarir mi kontrol ettim, oje surmezsem 5 dakika daha gorusuruzun matematigini yaptim.

Yani anlayacaginiz, yan yandaydik ama benim aklim gorevlerle ve eglencelerle flort etti.Ben ise, her capkinin yapacagi "sevmedigimden degil" aciklamasini kendime yaptim, yaziyi bitirdim ve cikip gittim




No comments: