26 December 2006

Elf YourSelf


www.elfyourself.com ile yeniyıl müzikleri eşliğinde muhteşem bir dans show gerçekleştirebiliyorsunuz.Hemen tıklayın ve resminizi yerleştirin!

İsterseniz aşağıdaki örneklerle eğlenmeye başlayabilirsiniz:

Baran* (Favorim)
Selin
Burak
Gulseren
Ceren
Emrah* (Hem de Küçük)
Arif
Sevinç

22 December 2006

Bekarlar Dünyasında Acı Kaybımız


Sevgili arkadaşım Simay yarın nişanlanıyor... Bu vesiyle yarın kendisinin nişanı için Ankara'ya gidiyorum...

Çok garip bir his.. Sanki artık aynı sosyal sınıfa ait olmayacakmışız gibi:)

Bir yandan çok heyecanlıyım, bir yandan da evlendikten sonra uzaklara gidecek olduğu için üzgünüm.. Bir yandan uzun süre sonra tekrar Ankara'ya gideceğim için mutluyum, bir yandan nasıl yetişeceğim diye telaşlıyım... Bir yandan tüm haftanın yorgunluğunu taşıyorum, bir yandan düğünden düğüne buluşabilen arkadaşlarımı göreceğim için kıpır kıpırım...

Bu sürecin en zevksiz yanı ise, valiz hazırlamak. Onun için burada bitiriyor ve dolabıma koşuyorum..

17 December 2006

Leonardo - Evrensel Deha



Bugün Rahmi Koç Müzesine gittim. Leonardo - Evrensel Deha sergisi vardı. Sergiye ancak uzunca kuyruğu bekleyecek sabrı olanları alıyorlardı ve ben de yeterince sabırlıydım.

Sergi Leonardo da Vinci'nin "Codices" adındaki el yazması kitaplarındaki tasarımlar baz alınarak oluşturulmuştu. Leonardo'nun ressam, heykeltıraş, mimar, mühendis, anatomist kimliklerinin ışığında oluşan tasarımların uyarlamalarına dokunabiliyor, çalıştırabiliyordunuz.

Sergi 5 bölümden oluşuyordu:

- Mekanizmalar: Daha büyük makinelerde kullanılmak üzere tasarlanmış temel düzenekler
- Toprak: İnsan gücündeki verimi arttırmak üzere tasarlananlar
- Su: Su enerjisiyle çalışan makineler
- Hava: Gökyüzünü fethetmek için tasarlanmış mekanizmalar
- Ateş: Dönemin yöneticilerinin isteği üzerine tasarladığı askeri araçlar

Benim en ilgimi çeken parçalardan biri dönemin yöneticilerinin isteği üzerine tasarladığı tank oldu. Tamamen bugünkü tank mantığını kurmuş ve çalıştırmıştı. Bir de su üzerinde yürüyebilmek için oluşturduğu , ayağa takılan içi hava dolu deri keseler çok ilgimi çekti. Neden hala kimse yapmadı bu mantıkta bir şey??? Çok eğlenceli görünüyor!

Aslına bakarsanız, Leonardo'nun oluşturduğu mekanizmalara bakarken; bu kadar yılda çok yol alamadığımızı düşündüm. 1400'lü yıllarda oluşturulmuş mekanizmaları, 500 yılda çok da fazla geliştirememişiz. Bu süre zarfı, o mekanizmaların ham duruşunu daha estetik ve ergonomik hale getirmekle geçmiş gibi geliyor bana...

Sergi 31 Aralık'a kadar devam ediyor, kaçıran arkadaşlar kızmasın küsmesin, haftaya gitsin:) Yorumlarınızı bekliyorum..

Stanford Shaw Anısına


Birini kaybettikten sonra söylecek çok şey kalmıyor aslında ama bu durum Stanford Shaw için öyle değil...

Akademik başarısını anlatmaya benim kelimelerimin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Benim anlatacaklarım Standford Shaw'la ilgili gözlemlerim:

Stanford Shaw, çok başarılı bir akademisyen olmasının yanı sıra son derece pozitif ve huzur veren bir insandı. Dersleri, dışarıdaki dünyadaki kargaşadan koparan uzun bir terapi veya dinleti niteliğindeydi. Konusundaki sonsuz bilgisine rağmen, öğrencilerini ağır sorular altında ezmez; derslerine devam zorlunluluğu koymazdı.

Kendisine "Noel Baba gibi" derdim çünkü dersinde ders anlatan bir akademisyenden ders dinliyor gibi hissetmek yerine, Noel Baba'dan masallar dinleyen çocuklar gibi hissederdim.

Stanfors Shaw, derse iki şişe su ile gelir ve ders anlatırken bol bol su içerdi.
Yüksek sesle konuşmaz, fazla hareket etmezdi.

Sınavlarında, sadece temel şeyler sorar ve sınava kitabıyla girer; öğrenciler napıyor diye göz ucuyla bile bakmazdı. Sanırım sınav esnasında olsa da, öğrencilerinin öğrenmesine değer veriyordu:)

Akademik anlamda önemli bir profosoru kaybetmenin yanı sıra, çok tatlı bir insanı da kaybettik ve ben onu tanıma şansıma sahip olduğum için kendimi hep çok şanslı hissedeceğim...

13 December 2006

Ms.Dewey - LIVE Search



Ayakkabıları görüp kaçan erkeklere müjde! Bu post sizler için

LIVE Search Ms. Dewey ile aramalarınızı süper seksi bu bayan ile yapmanızı sağlıyor. Bana biraz internetle ilk haşır neşir olduğum dönemde kullandığım ASK Jeeves'i anımsattı... Tabi sadece işleyiş mantığı anlamında...

Ama güzellik bir yere kadar. Fonksiyon -istemesem bile- hep diğer şeylerin önüne geçiyor. O yüzden düz beyaz sayfa ama I love Google!

12 December 2006

Ayakkabı Aşkına: Christian Louboutin!



Yine aşık oldum:)

Sizleri de kötü yola sürüklemek istemem ama bakmak isterseniz:

Christian Louboutin at Neiman Marcus

Christian Louboutin's Official Site

10 December 2006

Cengiz Han ve Mirasçıları; Büyük Moğol İmparatorluğu


Neye niyet, neye kısmet...

Tüm haftasonunu Edward Said anısına düzenlenen sempozyuma katılma fikriyle geçirirken; Pazar Günü tembelliğinden olsa gerek belli bir saatte evden çıkamadım ve sempozyumda dinlemek istediğim konuşmaları kaçırdım... Ya da bu kadar çok gitmeyi istemek üzerimde baskı mı yarattı nedir, sonuç olarak gidemedim... Giden birilerinin blog'lamış olmasını diliyorum...

Sempozyuma katılamamış olsam da, Pazar günüm farklı geçti.. Havanın güzel olması vesilesiyle, sahil yolunda attığımız turu Emirgan'a kadar uzatık (Tabi burası değil farklı olan bölümü), defalarca önündeki kalabalıktan ürkerek geri döndüğüm Sabancı Müzesiyle karşılaştık.. Sıra yoktu, her şey sakin görünüyordu, sanki park yeri de bulabilecekmiş gibi hissedince olanlar oldu... 5 dakika sonra Sabancı Müzesindeki "Cengiz Han ve Mirasçıları; Büyük Moğol İmparatorluğu" sergisindeydim...

Kulaklıklarımı aldım, hem dinledim, hem gezdim...
Budizm ve doğu felsefesinde yer alan bazı inanışları resmedişleri ve ortaya koyuşları, serginin en ilgimi çeken bölümü oldu...

Bunun dışında da sergiyle ilgili size aktarabileceğim çok birşey yok, -tabi ki bu sergi anlamsız olduğu için değil- 3 kata oturtulmuş, üzerinde çok çalışıldığı belli bir sergiyi ve konsepti ve onun uyandırdıklarını aktarmaya yetecek kadar kabiliyetim olmadığı için..

ALTiVi Nedir? - Direkt Aktarıyorum:

Sn Cebeci,

ALTiVi sitesine gösterdiðiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz. ALTiVi sitesi internet üzerinden “ kapalı zarf usulü indirimli ihale sistemi” ile sıfır ve garantili mal satışı yapan bir alış veriş sitesidir. Sistemimiz sayesinde piyasada pahalıya bulduðunuz bir sürü ürünü sitemizde 1/3 fiyatına bulamanız mümkün.

ALTiVi her ürün için ayrý bir ihale açar, bu ihalelere ürün maliyetlerine göre bir katılımcı sayısı ve “Tavan Satış Fiyatı” belirler. Üyelerimizde bu ürünlere teklif vermek isterlerse ürün için belirlenmiþ olan “Teklif Katılım Bedeli”ni ödeyerek bu ihalelere “ Tavan Satış Fiaytını” geçmeyecek şekilde teklif verirler. İhale için belirlenen katılımcı sayısı kadar teklif geldiğinde ihale kapatılır ve sonuçlandırılır. Burada ihaleyi kazanmak için verdiðiniz tekllifin en yüksek benzersiz teklif olması gerekmektedir. Yani 2 kişi tavan fiyatını teklif ederlerse verdikleri fiyat benzersiz olma özelliğini kaybettiğinden elenir. Bu şekilde tavan fiayttan aşağıyaa doğru her kademedeki teklif miktarlarýna bakılır ve tek teklife ulaşılan ilk kademe ihaleyi kazana teklif olur. Bu teklifin sahibi olan üyemiz teklifte belirtiği bedeli ödeyerek o ürünün sahibi olur.

Örenkli bir anlatım ve daha fazla bilgi için http://www.altivi.com/HelpPage.aspx?stmd=View adresine tıklayabilir yada (212) 288 52 52 nolu telefondan ALTiVi müşteri hizmetlerine ulaşabilirsiniz.

Saygılarımızla,

ALTiVi Müşteri Hizmetleri

07 December 2006

Edward Said Anısına


Edward Said'in "Oryantalizm"'i üniversite okuduğum yüzlerce makale arasında beni en çok etkileyenlerden biriydi. "Orient"'in yani doğunun daha geri olduğu üzerine oluşturulmuş ve insanların bilinçaltlarına yerleşmiş bir algıyı alt edişi ve geri olmakla, farklı olmanın arasındaki çizgiyi vurgulayışına hayran olmuştum.
O zamandan beri, bir konuyu övmek için kullanılan Avrupa referanslarının nasıl bizi ezdiğini ve kendimizden soğuttuğunu düşünürüm ve Edward Said'in fikirlerinin daha yaygın şekilde biliniyor olmasının ulusal özgüvenimizi yükselteceğine inanırım.
Bütün bunları alt alta koyunca tabi ki Edward Said Anısına düzenlenen Oryantalizm Sempozyumunu LeCool'un son sayısında görünce heyecanlandım. Şerif Mardin'in açılış konuşmasını da dinlemeyi çok isterdim ama ona yetişemeyeceğim... Umarım fırsatı olan herkes gelir..

06 December 2006

Pandora.com: Internet Radyosu


Ben müzik cahiliyim..
Hangi müziği sevdiğini bilen ama bunların tarzlarını, şarkıcılarını, şarkı adlarını umursamayan bir karakterim..
Zaman zaman bunu ödev bilip, öğrenmeye çalıştım ama olmuyor..
David'miş, Bob'muş beynim kaydetmiyor..
Bu yüzden beni düşünmüş Pandora'yı yapmışlar...
Sen sevdiğin bir şarkıyı giriyorsun, benzer tüm şarkıları çalıyor..
Sanki Amozon.com'un radyosu: Bunu sevdiysen, bunu da seversin mantığı..
Ellerine sağlık Pandora, Yaşasın Internet Radyosu

04 December 2006

ALTİVİ


İnternette bir süredir kafamı ne tarafa çevirsem ALTİVİ ile burun buruna geliyorum. Kendisi bir kişilik olsa, AXE reklamındaki bakışlardan atarak geçeceğiz bir birimize..
O bakışlardan atarak geçeceğiz çünkü internette girdiğim her delikte karşılaşmakla kalmıyoruz, aynı zamanda birbirimizi merak da ediyoruz.. O banner'larının görüntüleyen Selin'i merak ediyor, ben de onun kim olduğunu..
Ve her karşılaştığımda onunla ilgili bir kanıya varacak en fazla 1-2 saniyem oluyor: Ne olmadığından ne olduğuna doğru yaklaşıyorum: İkinci el sitesi değil, online alışveriş sitesi değil, gittigidiyor taklidi değil...derken; bugün canıma tak etti ve "sen kimsin" dedim.
Kendisi kendi anlatmayı pek sevmiyor.. Göründüğüm gibiyim, gizlim saklım yok duruşunda ancak yine de ilk merhabadan sonra kendisini biraz daha anlatsaydı, ben de size sürekli karşılaştığım yakışıklı şudur diye daha net olarak açıklayabilirdim..
Benim anladığım ALTİVİ bir ihale sitesi; ihalesi yapılan ürüne ne kadar ödeneceği belli; ihaleyi kazanmaya çalışıyorsun... Ancak hayatında Monopoly'msi "ihale" oyununu bile oynamamış bir insan olarak, benim için ALTİVİ gizemini koruyor..
Kendisi gayet çekici ancak kendisini netleştirmezse bakışmalarımız bir ilişkiye dönemeyecek ama yine de kendini orginal bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim..
Umarım ilerleyen günlerde yalnızca bakışmakla kalmaz, aynı zamanda burçlarımızı, en sevdiğimiz yemekleri, nerede oturduğumuzu, ne iş yaptığımızı da öğreniriz...

30 November 2006

EasyJet İstanbul Uçuşları Başladı!


Eskiden elit ve seçkin bir tüketim olan havayolu taşımacılığı, git gide hızlı tüketime doğru yol katederken, bu tüketim alışkanlığına pazar oluşturan havayollarında biri şimdi Türkiye'de: EasyJet
Özellikle Londra ve Basel uçuşlarında özel promosyonlar(32,99€) yapan havayolu, İstanbul Sabiha Gökçen havaalanı üzerinden Türkiye uçuşlarına başladı..
Aslında İstanbul'un potansiyelini yerli şirketlerin iyi değerlendirememesine gıcık olsam da, küçülen dünyanın rekabetine gözlerini yeterince açamamış Türk şirketlerinin kendilerini geliştirmeleri için zorlayıcı bir unsur olur belki de diye seviniyorum ama içimde bu konuyla ilgili çok fazla umut olmadığı için, çok da sevinemiyorum çünkü biz de "Basel'e uçsak tam süper olacak" demenin dışında, arkasında bir çok pazar analizini ve bunlarla entegre çalışan yatırım unsurlarını bir arada kullanmak gerektiğini bir yakinimin! deneyimlerinden dolayı biliyorum...
Ancaaak tabi ki, fiyatla insanları yakalamanın dışında, lokalleşme de -özellikle Türkler için- önemli bir unsur. "e-offers" bölümüne kayıt olurken, Türkiye'ye kategorisi olmadığı için "Diğer" kategorisini seçmek zorunda kalan bir Türk, bunu unutmayacak ve Türklük egosuna gelen bu hasarı bilinçaltına kayıt edecektir..
Ben ettim bile!

28 November 2006

Kadınlara Hediye Alma Kılavuzu


Hazır Pirelli Takvimi ile erkek kitleyi blog'uma çekmişken, sosyal sorumluluk bilinci yüksek bir insan olarak kadınlara hediye alma konusuna da değinmek istedim:

Kadınlara Hediye Alma Kılavuzu

Kişisel bir şeyler seçin: Sadece hediyeyi aldığınız kişinin kullanacağı bir şeyler almaya özen gösterin: Mesela sandalye, koltuk, yastık, çerçeve, vazo, saksı, örtü, ayna... gibi dekoratif ürünler ne kadar beğenilse de, çok yer eden hediyeler değilir.
Kıyafet alıyorsanız: Her gün işe giyebileceği veya ihtiyacı olan siyah boğazlı kazak yerine; daha özel bir durumda giyilebilecek kıyafetler seçin. Mesela saten bir bluz, abiye bir elbise gibi..
Pantalon almak her zaman risklidir, üstlerin uyma ihtimali hep daha yuksektir.
• Beraber bakmadıysanız ve ayağına deneyip rahatlağını onaylamadıysa, hediyenizi ayakkabıdan yana kullanmanızı pek önermem ama illahi almak istiyorsanız, seçiminizi yüksek topuklu, o nadiren giyilen gece ayakkabılarından yana kullanın ve değiştirme kartı almayı ihmal etmeyin.
Çanta güzel bir hediyedir. Çantayı seçerken, hediyeyi aldığınız kişinin yoğun olarak kullandığı renklere göre seçmekte fayda var. Siyah ağırlıklı giyinen kızlar, kahverengi çantaların, kahverengi ağırlıklı giyinen kızlar siyah çantaların pek hakkını veremezler.
• Şık bir cüzdan da güzel bir hediyedir. Çok sonra açılacak bir iç gözüne bir not da sıkıştırısanız süper olur.
Parfüm almak anlamlı olsa da, kimi zaman sizi hediye seçiminde kolaya kaçmış gibi gösterebilir.
• Tesir gücü en yüksek hediyelerden biri, bir dialog esnasında geçen bir konuya ilişkin bir hediye gelmesidir.
• Tesir gücü en yüksek hediyelerden bir diğeri ise, alışveriş ederken uzunca üzerinde durduğu bir şeyi hafızaya alıp, sonra gidip onu almaktır.
Takıların tesirinden bahsetmeme gerek yok tabi ancak takı seçimi ilişkinin durumu göz önüne alınarak yapılmalıdır. O an ilişkinin taşıdığı anlamdan daha çok şey ifade eden hediyeler veya ilişkinin anlamına göre sıradan hediyeler tepki yaratabilir.
Çikolata güzel bir hediye olmakla beraber, kalıcılık arz etmediği için özel günlerde destekleyici olarak kullanılmalıdır veya rastgele bir günün hediyesi olarak alınmalıdır.
Evcil hayvanların hediye olarak alınırken kişinin evinin uygunluğu, hayvan sevip sevmediği ve hayvana bakacak vaktinin olup olmadığı gibi ana unsurların önemine ek olarak, akıldan çıkarmamak gereken psikolojik bir boyut vardır: Evcil hayvan hediyeleri bağlılık, devamlılık, paylaşım fikirlerini uyandırır.. Ciddi ve uzun bir ilişki düşünmediğiniz kişilere almayın, kalplerini kırmayın!


Önemli NOT: Kadınlar için yazılan hiç bir kılavuz tüm kadınları kapsamaz!

Eklemek istedikleriniz varsa lütfen bildirin :)

27 November 2006

Pirelli 2007 Takvimi


Bir yıl daha bitiyor.. Normalde bitişler beni yorsa da, yıl sonlarında bu hissi yaşamıyor oluyorum.. Sanırım hediyeler, yemekler, kıyafet, eğlence arasındaki yoğunlukta bir şeyin daha bittiği aklımdan uçuveriyor...

Aslında başlıktan anlaşıldığı üzere, hiç de üst satırlardaki şeyleri yazmaya niyetlenmemiştim sadece takvim>yeniyıl>yıl bitiyor şeklinde bir rota çizgi kafam; ben de o istikamette elimi özgür bıraktım..
Neyse uzun lafın kısası: 2007 Pirelli takvimi çıkmış.. Hep kadınların ilgisini çekecek şeyler yazıyorsun diye sitem edenlere sunulur:)

21 November 2006

Le Cool Magazine




Le Cool her Perşembe gönderdiği newsletter ile belli başlı şehirlerde etkinlik, mekan önerilerinde bulunan bir e-dergi ve bu belli başlı şehirlerden birine bu ay itibariyle İstanbul da eklendi.

İlk newsletter gönderimini geçen hafta yapan Le Cool, orjinal önerilerde bulunuyor.
Yana doğru kaydırarak okuyabildiğiniz bu dergiye üye olmanızı, "yok hayatta e-dergilere üye olmam" diyorsanız da en azından bu haftaki sayısına göz atmanızı öneririm.

Esenlikler:)

15 November 2006

New York'tan Misafir Var

İki yıldır görmediğim sevgili arkadaşım Hafize, Cumartesi günü Türkiye semalarından süzülerek İstanbul'a indi ve haftasonu maceram ilk başta her çeşit poğaça, açma, simit..vs yiyerek başladı...
Daha sonra özlemiş olduğu kuaför ziyareti ile devam etti.
Tamamen gezmeye ve eski arkadaşları görmeye endekslenmiş bir haftasonuydu ve sanırım bu konuda muaffak olduk.
Cumartesi Günü, Kanyon gezintimizden donmamızın! hemen arkasından, Nişantaşı'na yemeğe gittik. Masamızdaki giderek büyüyen kalabalıktan bir an korktuğumu itiraf etmeliyim..
Gece hayatının hareketli olduğu bir kaç kapı yaptıktan sonra mantıcıda son bulan gecenin sonundan aklımda kalan en önemli anı:gece kluplerinde havalandırmaları bularak altında durmamızdı. Meğer sigara dumanına ne kadar alışmışız, bana dumanlı bile gelmezken New York'lu misafir içeride boğuluyordu -bizde havalandırmanın altında donuyorduk:)
Pazar günü ise, kahvaltı, gezmek, incik boncuk, kahve, yemek beşgeni içinde harcandıktan sonra kendisi ailesini ziyarete Mersin'e uçtu..
Benim de onun sayesinde İstanbul'a yaptığım ziyaret bu şekilde noktalandı ve yaşamakta olduğum İstanbul Pazartesi günü iş yoğunluğuyla devreye girdi...

P.S: Sanırım İstanbul'da en güzel gezme yöntemi misafir ağırlamak:)

Yine bekleriz..

09 November 2006

Siemens Stain Art





Küçüklüğümden beri üstümüzü başımızı kirletmemiz yasaktı. Kıyafetlerimizin üzerine dökülen şeylerin hemen arkasından "eywaah" sesi, duyulurdu bir yerden. Zaman geçti büyüdük ama hala üzerime bir şey dökülünce "eywahh" alarmı veriyor beynim...

Sizde özgürce üstünü başını kirletemeyenlerdenseniz: işte size özgür alan: Üstünüzü başınızı özgürce kirletin! Yumurtaları, domatesleri , yemekleri havada uçurun! Hatta isterseniz gallery'e kirlettiğiniz t-shirt'i bırakın ve yarışmaya katılın!

Bu arada oynadıktan sonra, "adamlar yapmış" diyecek arkadaşlara: Fikir ve uygulama Türkiye'de gerçekleşmiş!

08 November 2006

Uçak İndi!

Transit Salonundaki bekleyiş bitti...
Uçağın geldiği anons edildiğinde, salonda beklemekten sıkılmış değildim ama doğal olarak uçağa ilerledim.
Uçağın kalkmasını beklerken aklımda ineceğim yerden çok arkamda bıraktıklarım vardı..
Uçak indi ve ben daha önce hiç gitmediğim ülkeye vardım. Anlatılanlarla gördüklerimi eşleştirmeye çalıştım, hemen hemen hepsi birbirine uyuyordu. Şimdi ise bu farklı kültürün dilini, hareketlerini, insanlarını, ilişkilerini , hukukunu çözmeye çalışıyorum. Yeni ülkelere ilk varıldığı günlerdeki gibi yaşadığım her anı, mekandaki her ayrıntıyı hafızama kazıyorum.
Gittikten hemen sonra gelen "bizi, burayı özledin mi" , "orası nasıl?" sorularına ise anlık cevaplar veriyorum. Uçaktan yeni inmiş biri olarak hem sudan çıkmış balık gibiyim, hem de etrafı algılamakla o kadar meşgulum ki, kendimi 25 yaşımdan tekrar 10 yaşıma dönmüş gibi hissediyorum.
Bu histen dolayı henüz panik yaşamıyorum, yaşayacak mıyım da bilmiyorum. Umutluyum, geçmişte yaşadığum her yeri avcunun içi gibi bilme hissinden dolayı, bu ülkenin de tüm kestirme sokaklarını öğrenmeyi umuyorum.
Bana bol şans dileyin, ufak taşlara takılıp yeni bir ülkeyi keşfetme fırsatını kaçırmayayım.
Size gezdiğim yerlerden kart atarım:)
Sevgiler

05 November 2006

Telsim Seç Konuş





Bir iki gün önce TV'de Telsim'in yeni tarifesi "Seç Konuş" 'un reklamını izledim. İzlerken oyuncunun ne kadar Okan Bayülgen'e benzediği şaşkınlığıyla televizyona bakakalmışken aradaşım atladı:"Aaa adam aynı Cem Yılmaz" diye.. O söyledikten sonra adamı Cem Yılmaz'a da çok benzetim. Dün Taksim'deki koca panoda reklam vardı ve bir daha baktım, sanki Cem Yılmaz ve Okan Bayülgen kardeş , reklamdaki oyuncu da en büyükleri.. Bu kadar mı benzer diyemeyeceğim, sanırım bu kadar mı iki kişinin sentezi olur demeliyim..

E ikisi kardeş olmadığına göre acaba reklamdaki oyuncu bilgisayarda yapılmış animasyon olabilir mi diye düşünmekten kendimi alamadım... Eski bir film vardı Simoné diye- onun gibi bir stüdyo ve bilgisayar artisti mi kendisi acaba :)

P.S: Bu yazının yanında reklamdan bir resim koymadan cok anlamlı olmuyor biliyorum ama henüz reklam web'de hiç bir yere konmamış. Resmi bulunca ekleyeceğim, siz de o arada reklamlara bakar olun.. :)

Taze Bilgi: Reklamdaki oyuncu Taner Birsel'miş (Bu bilgi için Tuğrul'a teşekkürler:)

31 October 2006

Wifitti




Amerika kendini gösteren wifitti ile kamusal alanlarda asılı olan ekranlara mesaj post edebiliyormuşsunuz. Bu mesajlara karşılık gören kişiler de cevap atıyorlarmış..

Denemedim görmedim, duydum paylaşıyorum

Detaylar için tıklayın.

30 October 2006

Hava, Müzik, Resim




Hava; dinlemek istediğim müziği, görmek istediğini renkleri, uyukumun açılıp açılmamasını, mutlu olup olmamamı hep etkilemiştir.

Bir de bazen hiç bir şey için uğraşmak istemem, kolumu kıpırdatmamalı ve kafamı yormamalıyımdır..

İşte saydığım iki durumu aynı anda hissettiğinizde, gününüzü kurtarmak isterseniz mutlaka tıklayın:Bulunduğunuz şehrin mevcut hava durumuna göre değişen grafikler eşliğinde müzik dinleyin!

Çıplak Yorgan



Ya çok şey yazdım, sildim!

Web'e açık bir alanda özgürce yorum yapamayacağım:)

Elimdeki resimlere baktım, bu gri pazartesi'yi ancak bu kurtarırdı.. İyi haftalar..

24 October 2006

Tire'den Doğa Manzaraları


Bayram tatili vesilesiyle İzmir'e geldim.
Ailece gezelim görelim turumuzun birinci bölümüne başlamış olduk. Sabahki nereye gitsek konuşmalarına pek katılmadım hatta evden çıkmak bile istemedi canım

Sonra bir Tire lafı dolaşır oldu arabada ve Pınar Köfte reklamında da duyduğum Tire köftesi de bu esnada gündeme geldi. Köfte seven bir insan olarak bana uygun bir program gibi görünmüştü ama her yerde et yiyemediğimi unutmuşum. Ve tabi ki, etler bana bir acaip geldi ve böylece benim tabağımdakileri de Seço yedi..



Sanırım yemekle olan alakamın hızlı kesilmesi sebebiyle de, özellikle Dodo'cuğum gibi yemek tabakları resimleri koyarak anlatamıyorum.

Zaten yemekler de pek umrumda olmadı..
Ama doğa muhteşemdi...


Özellikle ağaçta dolaşan sincaplara ve kestane ağaçlarına bayıldım

20 October 2006

Yahoo Mail Beta



Gmail'in hayatımıza getirdiği hıza, Yahoo da kendini eklemek isteyerek Yahoo Mail Beta'yı kullanıma sundu.. Yaşasın artık yahoo da hız kazandı dememin hemen arkasında şikayetlerim başladı!

Renk ve görüntüye çok önem veren birisi olarak option bölümünden sayfamın rengini değiştiremediğimi fark ederek kullanım deneyimim başladı.. Bu fonksiyonun Beta versiyonundan kaynaklandığını düşünerek bunun fazla üzerinde durmadım..

Sonraki rahatsızlığım sağ tarafta yer alan banner'ın kaldırılamaması oldu.. Sadece banner olsaydı ve bir yerinden yok edilebilseydi bu kadar rahatsız etmeyecekti ama kaldırılamadığı için iyice gıcık oldum hatta swith back teşebbüsünde bile bulundum..

En çok rahatsız olduğum şey ise, mail'lerin okunmadan silinmesinin zorluğu oldu. Genel kullanım eğilimi mail'in açıldıktan sonra silinmesi üzerine ve hemen hemen her okuduğum e-mail'in raporlandığını bilen bir insan olarak ilgimi çekmeyen e-mail'lere ilişkin okundu raporunun gitmesinden rahatsız oluyorum..

Bu rahatsızlıklarımı Yahoo'ya da bildirdim ama switch back butonuna bastıktan sonra bir türlü devamını getiremedim çünkü sanırım hız hayatımda en önemli seylerden biri oldu!

18 October 2006

Transit Salonu



İş hayatıma ilk adım attığım ve yaklaşık 2 yılımı geçirdiğim euro.message'dan bu ay sonu ile ayrılmış olacağım...

İlk işim olması vesilesiyle, aynı zamanda ilk işten ayrılışım..

Son günlerim, transit salonunda bir sonraki uçağı bekler gibi geçiyor. O salonların garip ortamında hep çok düşünürüm. Kendimi anlamaya çalışırım, olayları büyütürüm sonra tekrar küçültürüm. Gideceğim yeri hayal ederim, aynı anda gittiğimde muhtesem geçme senaryosunu ve rezalet geçme senaryosu kurgularım. (Bu oturup elimde kalem kağıt yaptığım bir sey değil tabi ki, hatta ben değil beynim kendi kendine yapıyor)

Ve şu anda bulunduğum transit salonunda hissettiklerim şunlar: Kendimi zorluklardan dolayı işimi kapatıp, bir kurumda çalışmaya başlıyor gibi hissediyorum çünkü çok sevdiğim bir işi bırakıp, başka bir işe geçiyorum...

Bu kadar iştahlı çalışırken, neden bırakıyorsun diyen arkadaşlarıma, tanıdıklarıma, müşterilerime, herkese farklı sebepler söyledim. Kimisine burada öğrenecek daha fazla bir şey kalmadı dedim, kimisine iletişim sorunlarım vardı dedim, kimisine farklı bir alanda da yer almak istedim dedim... Bunların hepsinin doğru olmasıyla beraber aslında bu kadar özet geçmek nedenleri çok sığlaştırıyor ama karar verdikten sonra bunların derinliğine de inmemek için çaba sarf ediyorum ve ileriyi düşlüyorum... Tabi ki iyi ve kötü senaryolar şeklinde!

OMD'deki pozisyonum digital medya planlama. Bundan sonra özellikle bolca gezdiğiniz sitelerde yer alan banner'ların nerede, ne zaman, ne kadar kalacağına karar vereceğim.

İyi senaryo yeni işeme de aşık olmam, orada da projeler oluşturmam. Kötü senaryo gelenin gideni aratması, kurumsal hayata adapte olmakta zorluk çekmem, sabahları 9'da işte olamam, iş arkadaşlarımı çok özlemem ve her saniye oluşan sonsuz fikir daha...

Lütfen artık anons yapılsın ve uçak havalansın..

12 October 2006

Spider-man!




Görünce inanamadım!

Ben sırf resmi koymanın yeterli oldugunu düşündüm, detaylarını okumak isterseniz, tıklayın!

10 October 2006

tam ondan vazgeçmişken

Çok akıl karıştırıcı olabiliyor ufacık şeyler bazen...

Sana kendini rezalet hissettiren bir şey, tam ondan vazgeçmişken kapında yepyeni fikirlerle belirebiliyor. Sanki ayrılığı hissetmiş de, tam ayrılırken için sızlasın diye oyun oynuyor gibi...

Çaktırmıyorum- henüz karar vermek zorunda değilim ve erteliyorum...
Hiç bir zamanda karar vermek zorunda kalmayacakmış gibi beynimin arkalarına itiyorum bu durumu... Geçirebileceğim son güzel zamanları geçirmeye çalışıyorum sanki bir yandan da...

Ve bu güzel zamanları kendi kararımla bitirecek olmanın sorumluluğu var üzerimde...

Bu sorumluluğu alabilecek miyim? Aldıktan sonra mantığım beni hala mutlu edecek mi? Bu sorumluluğu alamazsam, kendimi rezalet hissettiğimde kendime çok mu kızacağım??

Göreceğiz...

09 October 2006




Reklam çok hoşuma gitti! Erkekleri acıtma fikri hoşuma mı gidiyor ne:)

Bir de şu kedili resme çok baktım ama gerçek mi değil mi anlayamadım.. Sizce gerçek mi??? Gerçekse acaba kedi ile köpek çiftleşmiş olabilir mi??

06 October 2006

Hello Kitty



Hello Kitty'lere oldum olası bayıldım!

Internette dolaşırken de tesadüfen hello kitty e-mail account'u sahibi oldum! cell_in@hellokitty.com . Sizde Hello Kitty adresi edinmek isterseniz sitesinden alabilirsiniz!

Bir de bir blog'da yer alan Hello Kitty test'leri var ki, beni benden aldı! çok eğlenceli mutlaka bakın

Not: "What kind of man suits you best" testinde, "you like bad guys" dedi! Beni yakından tanıyanlar için, testin doğruluğu hakkında fikir verecektir:)

İyi eğlenceler...

05 October 2006

Acaba eskiden yarasa mıydım?

Saat 2:00 (14:00 değil!)

Yarın önemli bir kurumun Genel Müdür yardımcısı ile toplantım var. Taaa saat 23.00'da uykum gelmişti ama yatamadım yine...

Gece olunca bir anda kuyruğum dikiliyor, hayat daha eğlenceli gelmeye başlıyor (evde yalnız olsam bile!), sanırım beynim de daha çok çalışıyor!

Gece her şey şahane, çok mutluyum! Tek huzursuzluk sabahı düşünmek..

Sabah 7'de alarmım çalınca kendime kızacak kadar bile ayık olmayacağım, sonra 8'e kadar alarmı erteleyceğim. o esnada yeryüzündeki yaşamı algılamaya başlamamla, yetişmeye çalışmam aynı ana denk gelecek. 9'da işte olmaya çalışacağım ama en erken 9.30'da olabileceğim. Adamlar gelmeden hazırladığım sunuma bakmak isteyeceğim ama kafein henüz etkisini göstermediği için yazdıklarımı bile okuyamayacağım.
Sonra toplantı başlayacak ve ben yarı açık zihinle adamları ikna etmeye çalışacağım.

Bakalım ikna olacaklar mı???

02 October 2006

Word, Excel Destek Hattı



Üniversite yıllarımın ilk günlerinden itibaren hayatımın bir parçası olan Word ve Excel, hayatıma bir çile olarak girip daha sonra onu kolaylaştırmaya başladı.

Internet araştırmalarını bir çırpıda sunumlara, ödevlere ekleyebilmek lisede alıştığım ansikolopediden bulmak ve yazmak durumundan sonra "wow" denilecek bir durumdu..

Özellikle Excel benim gibi sayısal zekası parlak olmayan bir insan için tüm karmaşık denklemeri çözdü, çarptı, böldü ve sonuca ulaştı.

Ancakkkkk, gelin görün ki, zaman zaman Word ile Excel'i hem seven, hem döven bir eşe benzetmedim değil. Hayatımı bu kadar kolaylaştıran bu iki mucize, aynı zamanda nasıl bu kadar zor, söz dinlemez ve hırpalayıcı olabiliyordu, nasıl her şey üzerime üzerime gelirken bir de o vurabiliyordu...

Şimdi durumlar değişti, artık bir internet şirketinde çalışıyorum. Word ve Excel mucizesi, bana her elini kaldırdığında imdadıma yetişecek bir bilen kişi mutlaka oluyor.. Ancak zaman zaman ben o bilen kişilerin yanında olmuyorum veya insanları çalışırlarken kişisel meselelerimle yormak istemiyorum...

İşte yine öyle bir gündü: Word ile aramda oluşan ufak anlaşmazlık sebebiyle yorgun düşmüş ve pes etmiştim. O esnada bir yeri aramak ve sadece ufacık bir şeyi sormak istedim ve arayacak hiç bir yer bulamadım ve o esnada aklıma bu fikir geldi: Word, Excel Destek Hattı!

Keşke böyle bir hat olsa ve ben "bilen" masum kişileri, bilgilerinden dolayı cezalandırıyor olmasam...

Ve işte buna benzer bir konsepte sahip olan Geek Squad'in Başarı Hikayesinde yazan "Sorunlardan Fırsat Yaratmak" fikrinin tam olarak bu durumla da örtüştüğünü düşünüyorum...

Diyeceğim şu ki: Sevgili "bilenler" , neden siz de sorunlardan fırsat yaratmıyorsunuz? Ya da böyle fırsatlar varsa bilgilendirmiyorsunuz:)?

28 September 2006

marketingist


İstanbul'da yaşamadığım yıllarda gelemediğime en üzüldüğüm fuar olmuştu marketingist ama marketingist diye afişleri asılan, yazılan çizilen şey, en azından ilk günü itibari ile bir pazarlama becereksizliğiydi...

Pazarlamanın sadece duyurulardan, promosyonlardan, parlak ışıklardan, tasarımlardan ibaret olmadığının resmi! Unutulan 4. P'nin (place'in) bir etkinliğe nasıl yansıdığını gözlem için iyi bir deneyim..

Özellikle iş dünyasına olan uzaklığı sebebiyle oluşan "insansızlık" sorunu, fuar esnasında yalnızca komşuluk ilişkilerimizi geliştirdi... Fuara katılan kurumlar bir birlerini yakından tanımak için yeterli vakti bulmakla kalmayıp, yemek yeme, dolaşma, seminerlere katılma imkanını da yakaladılar..

Ben yarın yine Marketingist'de olacağım..
Bakalım Cuma günü, marketingist'te eksik olan "P" faktörünün etkisi azalacak mı..

26 September 2006

Sezen Aksu FM



Bu sabah uyandığım andan itibaren, sadece Sezen Aksu dinlemek istedim... Evde hazırlanırken, kahvaltı ederken, yolda giderken, yürürken.. iş başlayana kadar her an sadece Sezen Aksu çalsaydı..

Çalsaydı tam ruhumun istediği müziği dinlemiş olacaktım ama olamadım...

Olamadım çünkü hayat çok hızlı.. İşe yetişme çabasıyla -her ne kadar genel olarak bir çaba olarak kalsa da yarattığı hızlı hareket etme refleksi içinde- ruhunu dizginlemek ve istediklerini ertelemek zorunda kalıyorsun...

Bende içime sinmeye sinmeye öyle yaptım ama o an bir şey olmasını çok istedim:

Sezen Aksu FM

Sadece Sezen çalsın, her saat , her dakika...

Keşke iş fırsatları arayan biri blog'umu okusa!

22 September 2006

Way Back Machine

Bir tek ben mi böyleyim bilmiyorum ama web sitelerinin eski versiyonları nasıldı hep merak ediyorum veya eskiden de takip ettiğim sitelerse nasıl olduklarını hatırlamaya çalışıyorum.

Bu merakımı gidermek için zaman makinesi lazım sanıyordum, meğer zaman makinesi niyetine Way Back Machine varmış:

İnternetin tozlu arşivlerinden web sitelerinin eski versiyonlarını gösterme makinesi bu.. Neredeeeen nereyeee dedirtiyor insana...

İnternette nostalji yaşamak için Way Back Machine 'i ziyaret etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum..

21 September 2006

Avrupa Yakası


Avrupa Yakası'nın yeni bölümlerinin başlamasıyla benim açımdan dizi sezonu da açılmış oldu. Tüm yaz dizi hasretinin arkasından oturup Avrupa Yakası seyretmek hem çok hoşuma gitti, hem de bir hayal kırıklığı yarattı.

Volkan'ın, Selin'in olmaması izlerken eksik bir sey oldugunu hissettirdi. Ayrıca yeni çaycı, hiç Şesu'nun yerini doldurmuyor. Şesu çok güçlü bir karakterdi ve bence yerine çok tezat bir karakter gelmeliydi ki, yerine gelen kişinin oyunculuğunu karşılaştıramayalım. Ayrıca yeni gelen kişilerden de, o evdeki -henüz adını öğrenemediğim- hatun çok asap bozucu, bir de nedense olmamış! Aslında kapıcı da asap bozucu ama o diziye daha oturmuş bence..

Ama Burhan- yani Burhan Abi! beni benden alıyor.. Gülmekten ölüyorum her seferinde...
Bu kadar doğal bu kadar komik, bu kadar iyi bir gözlem.. En komik Burhan başka komik yok!!

12 September 2006

Neiman Marcus



Yine yakalandım! Ama yakalanılmayacak gibi değil..
Göz atmak için tıklayın..

11 September 2006

Kanyon



Gerçekten çok keyifli bir yer olmuş Kanyon, mağazalar, cafeler muhteşem.

Kapalı bir alışveriş merkezine tıkılmış hissetmiyor insan kendini..

Sinema salonlarına her girdiğimde kendimi San Francisco Sony Theater'da sanıyorum ancak bunların üzerinde Kanyon ile ilgili bir sorunum var!

Gezerken DONUYORUM!

Buna çağre bulmak için kış ayının daha da güçlü şekilde gelmesini bekliyorlar acaba?Yoksa çağresiz mi kaldılar??

Üşümeden gezmek istiyorum, lütfen yanında kazak getirmek gelmek dışında çözüm bulsunlar..

08 September 2006

İş'te Bizz


Sıradan bir iş değil yaptığımız. Kimseye tek kelimede anlatamadığım hatta tek paragrafta bile özetleyemediğim bir iş. E-pazarlama desem çok geniş, email marketing desem cok sığ, pazarlama danışmanlığı desem abartılmış oluyor. Sıradan olmadığı tek sey, her iş gibi sıkıntılı ve yoğun olması..

Bu yoğunluktan dolayı, çalıştığın herkes bir süre sonra kuzenin, kardeşin gibi bir şey oluyor ya da nefret ettiğin yan komşuna dönüşüyor. Bu resimdekiler kuzen ve kardeş grubu! Süper eğlenceli bir günün fotografı..

Aynı zamanda bu resim yoğun ve sıkıntılı günlerde bakmak için ilaç, iş arada eğlenceli de olabiliyor diye bir teselli resmi...

Her şeye rağmen tezimi savunuyorum: Çalışmak insan doğasına aykırı...

B'sis.s






Sanırım burası Nişantası'nın en güzel, en özgün mağazası...

İçeri girer girmez kendinizi Harikalar Diyarında hissediyor, hangi takıya, çantaya bakacağınızı şaşırıyorsunuz. İçerideki her şey inanılmaz orginal, kimseyle pişti olmayacağınız garanti!

İçeride dolaşırken, atmosfer o kadar keyif veriyorki, mağazanın dekorasyonu yapan, aynı zamanda sahibi olan Başak ve Burçak'ın ev dekorasyonu işine de girmesini diliyor insan!

Peki B'sis.s nerede? Her şeyi benden beklemeyin, onu da siz bulun...
Şaka şaka:)

Nişantası'nı bilenler için, All Sports'un bir alt sokağı, bilmeyenler haritaya baksın!

Mutlu alışverişler

06 September 2006

www.organik29.com



Güzel çikolataların, mis gibi kahvelerin, yağlı kebapların sağlıksız olması yetmiyormuş gibi, bir de satın aldığımız sebzelere hormon uygulanmasından dolayı yarattığı sağlıksızlık sebzeleri de sorgulamamıza sebep oldu... Hatta bu sorgulama organik gıda sektörünü oluşturdu.

Organik gıdaya olan ilginin artması, çok entresan bir online ticaret gelişmesini de sağlamış. Organik29.com'da organik sebzelerin yer aldığı kutular sipariş verebiliyorsunuz. Farklı ebatlarda, farklı içerikleri olan organik gıda kutuları şok sevimli görünüyor. Evde sebze yemeği yapmamama ve hatta aldığım her sebze ve meyvenin dolabımda çürümesine rağmen sipariş etmek istedi canım...

05 September 2006

Büyükada




Sadece iki hafta sonu önceydi, hala yazdı, hala her şey daha aydınlıktı ve parlıyordu.

Şimdi bu resimler aslında üzülmeme sebep oluyor.. Yaz bitti bitiyor... Vapur, balık, dondurma, terlik, fayton kelimeleri popülerliğini kaybetmek üzere.. Kazak, palto, yağmurluk, şemsiye kelimelerinin tavan yapmasına az kaldı.

Keşke tutabilsek yaz biraz daha kalsa..

30 August 2006

Vitray Denemelerim





Nasıl oldu bilmiyorum ama 30 Ağustos nedeniyle işe gitmedik ve gündüz hayata karışma, sinemaya gitme, evi temizle, dolapları toplama, bir cafenin bahcesinde oturup acele etmeden kitap okuma hayallerim gerçek oldu. Bir de hayalim olmayan ama hep merak ettiğim bir şeyi de yaptım: Vitray

Aslında belki de sadece Cam Boyama demeliyim, vitray diyerek haddimi aşıyorum sanırım ama napalım kaza yavrusu tavuk görünürmüş (ya pek emin diilim tavuk göründüğünden, tavuk görünmüyorsa da kazdan daha guzel bir kus işte)

İşte ilk denemelerim ve ne düşüneceksiniz çok merak ediyorum???

29 August 2006

www.whatisblik.com


Duvarlarınızı süslemenin boyamak veya duvar kağıdı ile kaplatmaktan başka yolları da varmış. Bende yeni keşfettim ama henüz denemedim.

www.whatisblik.com
sitesi üzerinde online olarak da satın alınabilen, yapıştırmamsı, etiketimisi bir takım süsler satılıyor. Duvara uygulamaları çok başarılı görülüyor.

Deneyen olursa lütfen bilgi versin!

Çalışan Kadın Pastası

İlk olarak Çalışan Kadın Pastasını tanıyalım:

Bir pastanın Çalışan Kadın Pastası olması için aşağıda gördüğünüz 3 özelliğe sahip olması gerekir:

1) Kolaylık
2) Lezzet
3) Hızlı hazırlanıyor olması


Bu özelliklere sahip olmayan bir pasta Çalışan Kadın Pastası kategorisine giremez. Yanlışlıkla girse bile en kısa zamanda bir kadın tarafından afaroz edilir! Kısa açıklamadan sonra hemen tarifime geçiyorum:

Gerekli Malzeme:

-Dr. Oetker Çikolata Sosu
-Yarım litre süt
-Eti Cici Bebe (ufak paket)

Gerekli Zaman:


- 10 - 15 Dadika

Nasıl Yapacaksınız?

İlk önce Cici Bebe'lerinizi geniş bir kaba boşaltın, sonra Çikolata Sosunu kaynatın ve kıvama geldikten sonra Cici Bebe'lerin üzerine boşaltın. Sos sıcakken, hemen Cici Bebe'leri sos ile ezin ve soğuduktan sonra dolaba koyun.

Zevkinize göre içine ceviz, fıstık, fındık koymak serbest..

Çalışan Kadın Notu: Lütfen bu kadar kolay olduğunu kimseye söylemeyin :)

Afiyet olsun!

24 August 2006

www.strawberrynet.com


Rujlar, kremler, farlar, parfümler, rimeller, fondotenler...

Sürmeyi sürüştürmeyi, kendini boyamayı, süslenmeyi sevenler müjde. Hemen hemen tüm markaların yer aldığı strawberrynet.com, bir çok ürünü çok ekonomik şekilde alabileceğiniz bir site! Ayrıca shipping ücreti de istenmiyor!

23 August 2006

www.yankiyazgan.com




Herkes için psikiyatri konsepti ile yayınladığı sitede, güçlü bir arşiv ve bir çok konuda ele aldığı makaleler yer alıyor.

Geçtiğimiz günlerde göndermiş olduğu bir e-bülten'deki testosteron düzeyi ile beyin gelişimi arasındaki ilişkiye değinen bir yazı ilgimi çekti:

Sol elin işaret parmağı, yüzük parmağından uzun olduğu ölçüde testosteron düzeyi (özellikle anne karnında olduğumuz zamanda beynimize püskürtülmüş olan kısımı) da yüksek oluyor..

Bu da beynimizin organizasyonunu daha erkeksi kılıyor: Erkekleri daha "erkek adam" yapıyor, kadınları ise testosteron salgısını daha yüksek olmuş olması olasılığından ötürü kafalarının daha erkeksi beyin özelliklerine yakınlaştırıyor.