13 December 2009
Luxinabox.com
Lüks ürün kiralaması, ne zaman kim yapacak diye beklediğim servislerden biriydi ve Luxinabox.com çanta koleksiyonu ile kiralık çanta sunmaya başlamış görünüyor.
Balenciaga, Bottega Veneta, Burberry, Celine, Chanel, Chloe, Christian Dior, Devi Kroell, Dolce & Gabbana, Escada, Fendi, Ferragamo, Gucci, Hermes, Jimmy Choo, Judith Leiber, Louis Vuitton, Marc Jacobs, Oscar De Le Renta, Prada, Roger Vivier, Sergio Rossi, Tod's, VBH, Yves Saint Laurent çantalar şu anda Luxinabox'da bulunan markalar. Bundan sonra sanırım takı kiralama ile servisi geliştirecekler.
Sitenin tasarımı ve kullanım rahatlığını da ayrıca alkışlıyorum. Sade ve kolay olmuş. Fiyatlara gelince, benim aklımdaki bir gecelik kiralama fiyatlarından yukarıda ama koleksiyon çok zengin.. İhtiyacı olanın kıyafetine uygun çanta bulamadan siteden çıkacağını sanmam..
12 December 2009
Yaratıcı 2010 Takvimleri
En çok beğendiğimden başlayarak sıralıyorum:
Bubble Calendar: Çekirdek etkili -başlayınca duramadığın- adını bilmediğim malzemeden yapılmış patlatmalı takvim. Bayıldım
Puzzle Calendar: Uğraşması zor ama bakışmasının zevkli olacağına eminim
Flip Book: İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış 30 saniyede yaşanmaktadır
Melissa Design: Nesini beğendim ben de bilmiyorum ama bir nedenle yakaladı beni
Mynoneba: Astroloji haritası görünümü ile kuşbakışı 2010
Sağ Beyinli, Sol Beyinli, Her İkisili ?
"Beyninin ne tarafını kullanıyorsun?" haberler, testler gazetelerde uzunca bir süre gündemi kaplamıştı ama sizlere anına beynin hangi tarafını kullandığınıza görebileceğiniz bir eğlencelik...
Resmini gördüğünüz kızcağızın, tıkladıktan sonra saat yönüne mi yoksa tersine mi döndüğüne bakın.. Gördüğünüz yönün tersini görebiliyor musunuz diye de sağlamasını yapın
İlk sağ görüp, 5 saniye sonra sola döndüğünü gördüm.. Her ikisili miyim yoksa yoğun iş haftasında sol beyni cok çalıştırdım, sağın koştuğunu görünce önüne mi geçmek istedi tam çözemedim. Uzun lafın kısası bakın işte sağ beyinli, sol Beyinli, her ikisili misiniz?
Ayrıca önemli not: Sevgili Pınar Süt, bence Beyin'i bu sene böyle bir test kurgulayarak kullan... Ne tarafa doğru görüyorsan da, Okan Bayülgen'in sesinden sana kim olduğunu anlatsın...
Uygulanırsa telifini isterim:)
Gönderen
Selin
0
yorum
08 December 2009
Temel Reis Google'da :)
Bugün nostalji oldu :) Temel Reis'in yaratıcısı Segar ile ilgili bilgi de bonusu
Gönderen
Selin
1 yorum
28 November 2009
Cercis Murat Konağı
Uzun süredir herhangi bir yemek, tadının güzel olması dışında bir deneyim sunmamıştı, ta ki Cercis Murat Konağına gidene kadar. Cercis Murat Konağı Mardin yemekleri değişik bir deneyimle sunuyor. Süper eğitimli servis ekibi, sushi restrauntlarında uzak doğu mutfağını tanıtır gibi her ince detaya kadar yiyecekleri, nasıl ve ne kadar sunulması gerektiğini anlatıyorlar.
Meze delisi "ben" için, kaşıklar içinde ortaya gelen mezeler; kaselerde sunulan Sürrani şarabı ve narlı rokalı salata "muhteşem" kelimesinin hakkını verdi. Yemekten sonra gelen mırra , sunumu ve nasıl içilmesi gerektiğine dair açıklama da cidden keyif vericiydi..
Kendimi yurtdışında, bilmediğim bir ülkenin mutfağını deniyor gibi hissettim..
Ayrıca Türk kahvesinin güzel sunumundan etkilenen biri olarak, bu konuda da Cercis Murat konağının benden tam not aldığını söylemeden edemeyeceğim..
Tek sorun: yiyebileceğinden çoook daha fazlasını yiyip, sonrasında nefes almakta zorlanmak ve soda ile bir bağ kurmak olabilir ama bunu göze almaya cidden değer...
Gönderen
Selin
3
yorum
21 November 2009
Hediye Zamanı KamingSuun
Yılın sonuna yaklaşmanın, "yine ne kadar çabuk geçti" klasiğinden daha çok kafa kurcalayan yeni yıl hediyesi sendromuna TIME bazı önerilerde bulunmuş, içlerinden sadece -Children's Chopsticks- beni yakaladı ama tüm önerilere göz atmak fikir verebilir..
Gönderen
Selin
0
yorum
11 November 2009
DNArtist
Digitalage tarafından yapılan Yakınsama Çağı konferansında, hayattaki tüm teknolojilerin iç içe geçtiği bir dönem yaşamayı pazarlama ve medya gözünden dinledikten hemen sonra karşıma DNArtist çıktı. DNArtist kendi DNA'nızın potresini yaparak size iletiyor..
Bence sanatla, genetiğin, kimyanın ve teknolojinin birleşmesi olan bu proje, yakınsama olarak Türkçe'leştirilem convergence olgusunun bundan sonra hayatın her alanında yer bulduğunun da bir kanıtı..
Aynı zamanda da, entresan bir hediye arama bunalımında olanların da uğrak yeri olacağını düşündüğüm potreleri, siteden verdiğiniz online sipariş ile evinize gelen pamuklu çubuğa gerekli uygulamayı yaptıktan sonra DNA potresine istediğiniz boyutlarda ve renklerde kavuşabiliyorsunuz
İlgi duyanlar DNAartist'e web sitesinden info@dnartist.com'dan veya 0212-3433895 'dan ulaşabilir
Gönderen
Selin
0
yorum
31 October 2009
İlk başta çocuklar ağaçlara tırmanıp, büyüklerin yüreyiğini hop ettiriyor sonra büyükler ağaçlara çıkıp ellerini bırakıyor... Bir kısmı "büyüklüğünü" kabul etmiş çıkıyor, bir kısmı inatçı "ben düşmem" diyor ama her durumda da kalp o hoplamayı hissediyor... Çocuklar aşağıda, tutmaya hazırlıklı, düşmemesini umut ederek, gün olup devranın dönmesini yaşıyor
Çocuk gibi doğasına bırakmaktan başka seçenek yok...
Seçeneksizlik de bu yüzyıl insanın işi değil sanırım
Gönderen
Selin
0
yorum
23 October 2009
17 October 2009
Moda ve Siyaset
Fashion & Politics adında bir sergi görünce hemen gezmek , görmek istedim; siyaset mezunu bir insan olarak modanın da, her şeyde olduğu gibi siyasi unsurlardan etkileniyor olması süpriz değildi ama nasıl ele alındığını; tarihsel gelişimini de hep merakımı kabarttığından uzun uzun yürüyerek müzeye ulaştım
Fashion Institute of Technology tarafından hazırlanan sergide; eski Amerikan filmlerinde gördüğümüz korseli kıyasetlerden başlayarak incelenmeye başlanmıştı. Kadınların içlerine giydikleri korselerin ve yuvarlak hatları görünmeleri için taktıkları adını bilmediğim eklentinin dişiliğin ; kadınlığın ayrımı olması şeklindeki algıdan, daha düz korsesiz kıyafetlere geçiş; kadının eşitliğini kazanması ve bisiklete binmesi ile ortaya çıkan etek görünümlü pantalonlara; daha teknolojinin hayatın bir parçası olması ile üretilen uzay-çağı kıyafetlerine kadar zaman su gibi geçti. Malesef güvenliğinin ; kamerayı bırakın telefonu elimde tutmama bile izin vermemesi sonucunda hiç bir kıyafet resmi çekemedim...
Batıda modanın politikadan etkilenişi hakkında bilgilenme sonucunda aslında Türkiye'de süreç olarak çok hızlı kadın ve erkeği eşit saydığımızı düşünsem; Amerikanlaşmayı Levis ve ReeBok çağını hatırlasam ve politik olarak gerilemenin de özellikle kadın kıyafetlerine yansımasına bugün şahit olsam da tam olarak Türkiye'deki kıyafetin kronolojisini siyasetle eşleştirebildim diyemem. Umarım bizden de bir baba-yiğit modacı çıkar; siyasetçilerle kafa kafaya verir ve durumu inceler
Gönderen
Selin
0
yorum
Lokma
"Rumelihisar'ında yeni bir yer keşfettim yaşasın" çığlıkları ile içinde girdiğim Lokma'nın dekorasyonuna; hemen hemen her masanın deniz görmesine bayıldım! Gerçekten çok keyifli bir yer olmuş.. Ancaaaak tek ve büyük eksiği, alkollu içecek olmaması bence.. Alkolsuz mojito bile koyarak çığır açmış durumdalar hatta..
Bu konuyu dikkate almazsanız servis guzel; menu çeşitli; manzara süper; dekorasyon çoook keyifli.. Özellikle haftasonu kahvaltı için ideal bir yer olabileceğini düşünüyorum.. Yolunuz düşerse en azından bir kafayı boğazdan çevirip mekana bakın derim...
Gönderen
Selin
7
yorum
10 October 2009
Havaalanındaki Altın Dişler
Hangi insan takma altın diş takar ve havaalanın kapısında çıkartıp kenara bırakır aklım almasa da; gördük, çektik, çoook eğlendik!
Gönderen
Selin
4
yorum
06 September 2009
Serv'den İtibaren..
Bu videoyu gündemi anlamak, bir çok seyi de hatırlatmak için koyuyorum blog'uma.. Banu Avar'ın hikayesimsi anlatımıyla hem üzülerek, hem de keyif alarak izledim...
Gönderen
Selin
0
yorum
02 September 2009
Buzdolabi için Alışveriş Listesi
Bu markete gidip alacaklarının ne oldugunu hatırlamak için reyonlarda beklemekten sıkıldım..
Buzdolabının üstüne asılacak elektronik bir alışveriş listesi istiyorum. Oraya ekleyip Satın Al dediğim zamanda, internet üzerinden alışveriş siparişimi geçsin.. Huup diye her şey evime gelsin..
Bence güzel fikir.. Şu an üretime başlamak istiyorum...
Gönderen
Selin
4
yorum
16 August 2009
04 August 2009
İyi çok iyi!
Tatilden döneli neredeyse iki hafta oldu ama yediğimi, içtiğimi anlatmaya ancak fırsat bulabiliyorum..
Bu sene Alaçatı'daki yeni keşif benim için "İyi" oldu.. "İyi" bir adama itafen açılmış bir yer.. İtaf sanırım yerini bulmuş; "İyi" gerçekten çok iyi.. Özellikle avlu gibi görünen orta kısımda oturunca, Alaçatı kalabalığından sıyrılmış; detaylarını yakalayabildiğiniz samimi bir mekanın huzuru çöküyor üstünüze..
Menü'yü elime alır almaz yazmaya karar verdiğim mekanın aslında bir süre menüsündeki ayrıntıları anlatsam yeridir ama ne yazık ki zaman aşımına uğradığından tam hatırlayamıyorum..
Ama insan yediği güzel yemeği hiç unutmazmış ya, cidden doğru sanırım.. Yediğim et (sanırım naturel bonfile'ydi adı) sunuluşu ve tadıyla muhteşemdi... Menüdeki kokteyl'lerin hepsini -özellikle şampanyalı olanları- denemek istemiş olsam da, alkolle olan münhasebetim buna izin vermedi.. Yemek sonrasında gelen kahvenin yanındaki suda, sakıza daldırılmış kaşık, hem suya süper bir tat bırakmıştı; hem de Türk kahvesine uyumlu lolipop etkisi yaratmıştı..
Tıka basa yedikten sonra bile iştahim kabarık bir sekilde ayrıldığım İyi'ye tekrar gitmek, bu sefer yiyemediklerimi yemek ; içemediklerimi içmek istiyorum!
Gönderen
Selin
0
yorum
01 August 2009
3G ile ilk Görüntülü Konuşma Deneyimim |31 Temmuz 2009|
3G 3G 3G..
vınn, zırr, pırr , mırr derken meraktan ölüp bittiğimiz 3G yuvasına kavuştu. Türkiye 3G'lendi. Ben de nasibimi aldım. Dün ilk görüntülü konuşmamı yaptım.
İlkini ofisin bir ucundan öbür ucuna , telefonumun başında 5 kişi beklerken gerçekleştirdik. Kendimi, televizyonun ilk defa köye geldiği anların çekildiği bir Türk filmi karesinde gibi hissettim. Uzaktan da hepimizin resmimizi çekip, çocuklarıma göstermek üzere saklayasım geldi.
Görüntülü konuşma deneyimine gelince: Cep telefonundan karşındaki görmek değişik bir his olmakla beraber; bir usturuplu durasın, makyaj yapasın filan geliyor. Aynı zamanda şimdilik sadece bakışmak için yapılmış gibi.. Ya benim telefonumdan kaynaklanan, ya da genel altyapıdan kaynaklanan bir duyamama sorunu oluyor. Görüntü ise gayet net, piksellenme; kırılma cok nadiren oluyor.
Daha olgunlaşması, pişmesi ve bizi daha da şaşırtacak yeniliklerle gelmesini ümit ediyorum...
Gönderen
Selin
0
yorum
28 July 2009
Nars
Nars'ı içinde yürürken büyülendim.. Her şey çok detaylı, karışık, sade ve yerli yerinde..
İçeri girer girmez insanın derin nefes alıp, kokusunu ; hissini içine çekesi geliyor..
Kahvaltı içinde, Çeşme'deki bir çok seçeneğin içinde olup olabilecek en zengin ve keyiflisi sanırım..
Yolu düşenler uğrasın, hatta düşmeyenler yolunu düşürsün derim..
Gönderen
Selin
0
yorum
11 July 2009
Fantastik Yatak Örtüleri
Blog'uma istemediğim bir ziyaretçi akını olur diye korkarak yazıyorum ama yazmadan edemeyeceğim..
Altı üstü kırmızı yatak takımını neden bu kadar pahalı derken, gözüme ilişen "Ağına Düşür" başlığı beni cidden ağına düşürdü ve detaylarına baktım.. Meğerse bildiğimiz yatak takım takımlarından değilmiş bu takımlar. Her biri ayrı bir fantastık.. Bakarken manken canlandırmalarını atlamayın, onlar da ayrı komik.. Bir göz atın derim :)
Gönderen
Selin
1 yorum
05 July 2009
Hüseyin Bey Cafeteria
Duvarda BJK Çarşı yazmasa, Amsterdam gibi görünen bu yer, aslında Göksu nehrinin Boğaz'a bağlandığı noktaymış..
Oldukça tenha bir ara sokakta tebeşirle , kara tahtaya yazılan menü hoşuma gitmiş olsa da, kapısında manzarası hakkında en ufak bir ipucu vermeyen Hüseyin Bey Cafeteria pek bir keyifli, orası da bir başka Istanbul.. Sanki her bölümü başka bir şehir bu Istanbul'un..
Gönderen
Selin
0
yorum
Video Oyunları Hafızayı Güçlendiriyor
Genelde keyif almadığım ve vakit kaybı olduğunu düşündüğüm video oyunlarının da faydası araştırmalarca ispatlanmış. Okuduğum yazıya göre video oyunu oynayan insanların hafızasının güçlendiğine ve oyun oynamayanların doğru hatırlama oranı %30'lardayken, oynayanların %80'e çıktığı bulunmuş..
Nasıl faydacı bir insansam, seveceğim bir oyun bulmak için yanıp tutuşuyorum.. :)
Gönderen
Selin
0
yorum
30 June 2009
Verita Dilim Meyve: Tembellere Meyve
Sebze & meyve reyonunda gezip, keşke görevliler isteyince burada yıkayıp soysalar diye düşünürken, hayallerim kısmen gerçek oldu.. Tembellere yıkanmış, dilimlenmiş meyveler hazırlamışlar.. Adına da Verita Dilim Meyve koymuşlar.
Ufak plastik kutulara dilimleyip, yıkayıp koymakla kalmamış, hatta bir de çatalcık iliştirilmişler. Her şey düşünülmüş, geriye sadece yemesi kalıyor..
Gönderen
Selin
2
yorum
22 June 2009
Yeni Sevgilim: Tripit
Tripit'e seyahet organize edici mi desek, seyahat içerikli sosyal ağ mı desek ne desek bilmiyorum ama yeni keşfettim çok seviyorum..
Kullanmak için bir yerler gitmek istiyorum veya gitmek istiyorum, giderken de kullanmak istiyorum :)
Gönderen
Selin
0
yorum
14 June 2009
Galata Şenlikleri
Cuma günü, Galata Şenliklerinin açılışı vardı.. Her sene Galata kulesinin altında yer alan şenlik bu sene Galata Derneğindeydi ve benim bundan açılışta yer alan Viyola Piyano Resitali ile haberim oldu.. Cuma günü iş çıkışı uçarak Galata'ya gidildi ve Aslı Demirağ ve Kerem Bahar'dan çok güzel bir resital dinlendikten sonra dönüldü..
Bu "Gitme" ve "Dönme" durumunun arasına sıkışan zaman dilimi, bana Istanbul'u bir kere sevdirdi.. Galata'da yürürken yaşanmışlığı, kendine has duruşu, daha önce adım atılmamış sokaklardan yürümenin verdiği turistik heyecanı, dik yokuşlardan inerken yaşattığı adrenelini, tarihi bir bina içindeki resitali beynim keyifli günler defterine tüm detayları ile kaydetti..
Dinlerken de hayatı düşündürdü: Hayatta hep en sevdiğimiz şeyleri seçip onlar arasında gidip gelmek istiyoruz ya, aslında piyanonun "en sevdiğimiz" iki , üç notası arasında gidip gelmeyi istemek gibi bu.. Hayat da, en kalından, en inceye farklı notalar arasında gidip gelmedikçe bir müzik oluşturmuyor.. Hayatın müziğini hissedebilmek için, doğru notaları yan yana getirmek ve hissederek çalmak gerekli sanırım.. Bunu yaparken de, kendi notalarını derinden hisseden bir viyola ile çok daha renkli, keyifli ve güçlü olacağına da şüphe yok sanırım...
Gönderen
Selin
1 yorum
10 June 2009
İniyor, çıkıyor..
Heyecanla bekleyişler, kısa zamanda geçen tepe noktasından tekrar aşağıya iniyor.. Sonra tekrar çıkıyor ve tekrar iniyor.. Düşerken attığın çığlıklar ve çıkarken karnına giren kramplar bir bakmışsın ki, hayatının düzenli bir parçası olmuş..
Gönderen
Selin
1 yorum
06 June 2009
Entertainbul
Entertainbul yeni hayatımıza giren yaşam sitelerinden.. Henüz beta olmasına ve eksikleri olmasına karşın, ufak detaylar özen gösterildiğini hissettirdi.. Benim kanım kaynadı..
Gönderen
Selin
0
yorum
31 May 2009
"Çok Büyük"
Geçtiğimiz günlerde bir doğum gününü daha geride bıraktım.. İlk defa biraz panik oldum.. Şu anda olduğum yaşta olan insanların "çok büyük" olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet olsun.. Şimdi ben de mi "çok büyük" bir insanım.. Hayır değilim!!
Zaman değişti; artık daha büyükler "çok büyük".. diye kendime bir koruma kalkanı örsem de; bu kalkanın içine ilk defa ışık sızdı ve daha da yakınıma geleceğini hissettirdi..
Belki bu histen, belki de zaten bu sürece girdiğimden bilinmez, ölçüldü; tartıldı; ertelenenlerin yapılmasına karar verildi.. Atılacak ve saklanılacaklar ayıklandı.. Ve ilk başta evle ilgili yıllardır ertelenenlere el atıldı.. Doğum günümden bir gün sonra, ustalar annemin "sağ baştan say" komutu ile eve adım attı..
Şu an ben de dahil olmak üzere her yer boya, alçı, sıva ama artık kokmuyor; korkutmuyor, yoluna girmek üzere.. Ayrıca boyacıların alaycı ve meraklı bakışlarına aldırmadan, "boyanmaz" mutfak dolaplarını boyadım pek mutluyum!
Not: Bunları söylemeden de edemeyeceğim; Koçtaş'ta hiç bir şey yok! Kriz önlemi olsa gerek, ürünlerin devamı yok; önceki senelere göre çeşit yok. Ayrıca neden bilinmez, satış elemanları bir kızgın..
- Tahta boyası var mı?
- Yok! (Daha neler, der der bir bakışla..)
Gönderen
Selin
0
yorum
23 May 2009
Trafik Kazası Sonrasında Yapılması Gerekenler
Dün geçirdiğim , ufak trafik kazası sonucunda uygulamada -bilinmesi gerektiği halde- bilmediğim bir dolu şey öğrenmek durumunda kaldım.. Özellikle kız arkadaşlarımın aklının bir köşesinde durması için sıcağı sıcağına paylaşıyorum
- Arabanızda polis çağırmadan olayı evraklaştırmanız için gerekli olan koçanlardan bulundurması,
- Koçanı doldururkan, altta kalan kopyaya üstteki yazıların tam geçtiğinin kontrol edilmesi,
- Özellikle imzaların okunaklı olmasına dikkat edilmesi,
- Koçanı karşılıklı doldurduktan sonra iki tarafta birbirinin trafik poliçesinin; ruhsatının; ehliyetinin fotokopilerini alması,
- Kaza anının fotoğrafını çekmesi gerekiyor..
Arabayı ancak yukarıdaki evraklarla servise götürdüğünüzde işlem başlayabiliyor..
Bu evraklar tamamsa, exper geliyor gerekli gözlemleri yapıyor ve kaskonuz işlemi başlatıyor..
Bunların hiç birine vakıf olmayan ben; Çiftkurtlar Oto'nun desteği ile hepsini öğrendim... Ayrıca kaza sonucunda uzlaşılamaz ; tartışma çıkar veya karşı tarafta alkol kullanımı gözlenirse de hemen polis çağırılması önerisini de eğitimime eklediler..
Sonuç: Şimdilik parça bekliyoruz.. Sonra da arabayı..
Gönderen
Selin
4
yorum
20 May 2009
Eurovision 2009 Hadise'si
Bu sefer sonucu belliydi; o vardı ; bu vardı; şarkı, performans, kıyafet iyiydi kötüydü bunları geçelim..
İnsan girdiği yarışmada ilk 5'e girmeyi hedefler mi??? Zaten ben ilk 5'e girmeyi istiyordum diye sevinir mi.. Şaşkınlık içinde izledim...
Popüler gündemleri blog'uma taşımayı sevmiyorum ama bu sonuca olan tepkimden veya eleştirimden değil, şarkının kalitesini tartıştığımdan değil kafa yapısının beni soktuğu hayretten yazma gereği duydum.. Birinci olacağına inanmadan insan nasıl birinci olabilir.. Konu sonuç değil; birinci olmayı her seyden cok isteyecek kadar hırsla, dikkatle ve özenle çalışılsa da kazanılamayabilir ama hedefleri küçük tutmak, özensizlik ve özgüvensizlikten başka bir şey değil..
Ayrıca, başarısızlığı sindirmeyi o kadar iyi öğrenmişiz ki, bunun sıkılmadan, utanmadan hatta sevinçle paylaşabilecek kafalarda insanlarca temsil ediliyoruz ve eminim ülkeye döndüklerinde havaalanlarında pankartlarla bekliyoruz..
Bu şekilde dört rakamını sevmeye devam edelim; bir rakamına da ancak "seneye inşallah" diye kart atarız..
Gönderen
Selin
3
yorum
06 May 2009
MSN Bannerları
Bir süredir , meslektaş bir çok arkadaşım gibi ben de MSN reklamlarında rol alıyorum.. Görüp şaşıranlara, görmeyip merak edenlere, sevenlere, sevmeyenlere duyurulur:)
Gönderen
Selin
0
yorum
17 April 2009
Her Şeyi Bilen Kadın
Uzun süredir gördüğüm en güzel proje.. Aklınızda bir nesne tutuyorsunuz ve herseyibilenkadin biliyor.. Benimkini bildi gerçekten!! Çok eğlenceli!!! Hemen deneyin!
Gönderen
Selin
5
yorum
08 April 2009
Obama Yonja.com'daydı
Dün Obama'nın üniversite öğrencileri ile yaptığı söyleşi Yonja'da canlı olarak yayınlandı. Dijital kanalların kullanımı takdir etmeyi bir kenara bırakın, bu kadar global oyuncunun da varolduğu bir pazarda, lokal bir siteden bu kurgunun çıkması ve iletişimin kurulması adına gurur duydum... Emeği geçen herkese saygılarımı iletiyorum..
Gönderen
Selin
2
yorum
Sandalye Değiştirdim
Bugün ilk defa sandalye değiştirdim.. En son 5 yıl önce oturduğum öğrenci sandalyesinden kalktım ve hepsine ters olan diğer sandalyeye oturdum ve konuşmaya başladım... Ben kimdim, 5 yılda neler oldu, yaptığım işi nasıl yorumladım, şirketçe ortaya çıkarttığımız işlere nasıl yaklaştık, nelerden faydalandık ilk başta ben anlattım onlar dinledi; sonra onlar sordu ben cevapladım..
İş hayatından, peşi sıra gelen toplantılardan alışkın olduğum, karşındakinin ne düşündüğünü kavrama yetim , yeni girdiği ortama yenik düştü ve ne düşündüklerini, keyif alıp almadıklarını tam çözemedim ama hiç konuşmadıklarından ilgi duyduklarını anlamalıymışım, reklam yönetimi dersinin sahibi hocaları bunu söyledi..
Çok değişik bir deneyimdi, benim de sormak istediklerim vardı ama kısıtlı zamanda bulunduğum sandalyeden hepsini hayata geçirecek fırsatım olmadı..
Onu bunu bir tarafa koyarsam: bu sandalye mevzusu benim için tamamen bir keyifti, umarım karşı sandalyeler de aynı keyfi almıştır..
Gönderen
Selin
0
yorum
03 April 2009
Güneş Düştü
(Ben yazana kadar bir daha haftasonu oldu ; geçen haftadan kalan bir yazı olarak okuyunuz..:)
Bir süredir gri renkle olan zoraki beraberliğimizin hiç sonuna gelmeyeceğini düşünmeye başlarken, şehre sonunda güneş düştü... Güneşin düşmesiyle insanın içinde uyanan, deniz kenarında olma, boğazda, parkta, bahçede,çimde oturma, yayılma, güneşi içine sindirme arzusunun evrensel bir arzu olduğunu , Bebek yokuşunun neredeyse Etiler’den itibaren tıkalı olmasıyla bir kez daha tecrübe ettikten sonra Bebek Kahve’de Cumartesi günü başladı ; burada bir çaylık oturduktan sonra Happily Ever After’da devam etti..
Happily Ever After, yanında bulunan Milagro’nun kapanmasıyla, genişleyerek denize de bakan bir cehpe edinerek, bu hafta benim adıma Bebek’in favorisi oldu desem abartılı olmaz... Açık renk dekorasyonu ve yiyecek ve içeceklerin güzel sunumu ile insana huzur veriyor ve sanırım insana kimi zaman sadece huzur yetiyor... Kalabalıktan ötürü geç gelen siparişleri; içeriden dışarı sandalye çıkartılmaz kurallarını pek takmayabiliyorsun... (Pancake ile gelen kocaman nutella kavanozunun da , bunları kafaya takmamakta katkısı var mıdır diye sorarsak, cevabım “evet”) Akşamları ise, çok çeşitli bir menü sunmamakla beraber, içerisinden bir şeyler bulunması muhtemel sade bir çeşitlilik var denilebilir. Bu çeşitlilik içinde, aynı yemeği sipariş eden iki arkadaş olarak, ben yediğim ette tam olarak damak tadımı bulamasam da, arkadaşım etini oldukça beğendi... Ben ise, beyaz dekorasyonun verdiği huzur; güzel bir şarap içmenin memnunluğu ve Bebek’te bir mekanın –belki de şimdilik- akşam sakin olabilmesinin verdiği tadı çıkartmakla meşguldum
Zaten haftasonu, başka bir noktasında “sakin” kelimesine bir daha da rastlamadan, kendi şehrini istila eden İstanbul süvarileri ile otopark; taksi; oy; bilet; köprü; dondurma sırasıyla geçti ve hatta üzerinden 1 saat daha geçti; işten çıkınca aydınlık olan bir hafta başladı...
Gönderen
Selin
0
yorum
25 March 2009
24 March 2009
Suya Sabuna Dokunmadan Genetik Değişim
Gelişimini tamamlamaya çalışan bir ülkede, paranın, refahın, düzenin, teknolojinin, eğitimin , yolların, medyanın, insanların, alışverişin sürekli değişimde olduğu bir dönemin insanları olduk diye duymaya aşina olduğumuz bir giriş ile başlıyorum çünkü bir sabah uyandığında bahçesinde bir iş makinesi görmüş ve garipsemeden perdeyi kapatıp içeri girmesini garipsemiş bir insanın yazısı okumaya başladınız..
“Her şey olabilir” bunu o kadar içimize sindirdik ki, DNA’mızı inceleseler uyum genin bir jenerasyon öncesine göre “aslanlık” mertebesine eriştiği göreceğiz muhtemelen. O sebeple artık daha kolay mı güdülüyoruz sorusunu sormadan edemiyorum. Önümüze sunulan modaya ; yaşam tarzına; teknolojiye; ürüne; servise alışmamız o kadar kısa zaman alıyor ki, sorgulayacak fırsatı bulamıyoruz.. “Ama ben şort giymeyi sevmem ki” ; “ama ben slider telefonlardan hoşlanmam” ; “ben bu işlemi call center’dan değil, şubeden yapmak istiyorum” gibi kişiye özel dirençleri bile pek göstermiyoruz çünkü bünyemiz direnç için göstereceği enerjiyi, özümsemeye harcayarak olayı çözüyor sanki...
Ve baştaki soruya geri dönersem: Bu sebeple artık daha kolay mı güdülüyoruz? Bence evet.. Fazla düşünmüyoruz, her şeye alıştığımız ve her şeyin bir alternatifini bulabildiğimiz için siyasi; ekonomik kararlar ve popüler etkileri daha kolay sindiriyoruz; bize uymuyorsa karaborsada uyanını buluyoruz. Youtube kapandıysa, vtunnel’dan giriyoruz; diziport’un erişimi engelliyse worldwideweb demiyoruz oluyor bitiyor ama cehaletinizden utanın diye yetkileri sıkıştırmıyoruz; karşılarına dişli bir gazeteci ile çıkmıyoruz gibi...
O sebeple seçimlerden önce , siyasi birikimimiz ve medya başarımıza inancımla; ne olacaksa olsun şehre gelecek her şeye uyum sağlayacağımıza; orada burada isyan etmeyeceğimize emin olarak, 2010 Nobel Ödüllerine: Suya Sabuna Dokunmadan Genetik Değişim projesi ile Türkiye’yi aday gösteriyorum. Şansın bol olsun Türkiye...
Gönderen
Selin
0
yorum
22 March 2009
Antalya
Az önce bir çocukluk arkadaşımın, facebook profilinde Antalya'da balkonda çekilmiş bir resmine rastladım.. Çocukluğumun Antalya'ya denk gelen yarısında bir yere dokundu resim.. Resimden havanın derecesini; rüzgarın şiddettini; sessizliği ve arada gelen ufak vızıltıları hayal edebildim.. Ailelerimizin yaptığı programlarla şehri tanımaya başlayıp, büyüyene kadar kendimiz de şehirle olan ilişkimizi pekiştirerek , (apayrı şeyler yapsak da) ne kadar ortak bir şeyi yaşamışız şimdi anlıyorum.. Hepimizin, balkon kahvaltıları, akşam yemekleri, arkadaşlarla denize gitme programları, Işıklar Caddesinde yürüme fasılları, Mystic Pizza oturmaları, Ayla Bijuteri'den aldığı tokalarla ve şehrin hala bakir kalmasının verdiği tarifi zor bir hisle sevgili olmuşluğu var..
Şimdi hemen hemen hepimiz, başka bir sevgiliyleyiz.. Genelde daha meşhur, daha büyük, daha zengin, imkanları, fırsatları daha geniş sevgililer seçtik kendimize ama yine de doymayan bazı duygular için, geçmişe dönüp balkonda güneşin kemikleri ısıttığı, tatlı bir rüzgarın yüze değdiği ve amaçsızca oturmanın rahatsızlık vermediği günleri hayal ederek yeni sevgilileri aldatıyoruz...
Gönderen
Selin
1 yorum
15 March 2009
Bekir Çoşkun'dan
Bekir Çoşkun'dan yine etkilendiğim bir yazı.. Adı: Geç kalmış çiçekler
Zaman zaman aklıma gelen muzurlukları artık yapamayacağımın farkına vardığımdaki hissi anlatmış.. Okumayanlara bir fırsat bulduklarında yavaş yavaş okumalarını tavsiye ederim..
Gönderen
Selin
0
yorum
13 March 2009
Saklambaç
Bugün iş yerinde aklıma yeni jenerasyon bir oyun geldi.. Aslında oyunun kendisi kesinlikle yeni jenerasyon değil, oynanış biçimi yeni jenerasyon, adı ise Saklambaç
Tercihen iş yerinde ortak kullanıma açık folder'lara aynı anda tüm oyuncular girer; ebe ve oyuncular "Kale" Folder'ında beklerken, ebe 10'a kadar sayar, o arada herkes kendi adı ile oluşturduğu dosyayı folder'lardan birine saklar... Ebe bulduğu kişiyi "Kale" folder'ına taşır ve taşınan kişi bir sonraki ebe olur..
İşte belki de çocuklarımız böyle saklambaç oynar:)
Gönderen
Selin
0
yorum
11 March 2009
Maslak'ta Ne Yesek?
İstanbul'un metrekare başına en çok döpiyes ve takım elbise düşen semti Maslak'ta yemek alternatifleri... diyerek yazmaya başlayan Timeout, bu ay Maslak'da ne yesek sorununu ele almış.. Alkış alkış!!!
Gönderen
Selin
0
yorum
04 March 2009
Google Latitude
Google Latitude ile arkadaşlarının nerede olduğunu harita üzerinden takip edebilecekmişiz... Servis yakında Türkiye'de de kullanılacakmış.. Tabi ki, ben yine korktum.. Ve düşündükçe, ilerleyen yıllarda yeni nesil ilişki sorunları olacağını, yalanın yetenek ve teknolojik yetkinlik arasında bir noktada söylenebileceğini düşündüm.. Güldüm.. Her şey hızlı değişiyor...
Gönderen
Selin
0
yorum
Pimp My Shoe
Her şeyi kişiselleştirme sevdasında olan benim, görür görmez çantamdan telefonumu bulmaya çalışıp, bulur bulmaz da davrandığımı Pimp my Shoe etkinliği.. Boyalar, ayakkabılar, havalı sanatçılar bir arada olunca çok çekici görünen ama ayağına geçirme sürecinde düşündüren bir durum.. Yalnız dikkatinizi çektiyse, küçüklüğümüzün "bilekli" Reebok'ları geri dönmüş..
Gönderen
Selin
0
yorum